Ölürsem neye gam yanayım ki en çok?
Bir daha küfredemeyeceğime.
Can Yücel
İçimde uyuyan karanlık dün uyanmıştı ve sessizce damarlarımda süzülüp öfkenin bir tomurcuk gibi açmasını ve içimdeki deliliğin kendini dışarı atabilmesi için fırsat kolluyordu. Kendimi kontrol edemiyormuş gibi hissediyordum bu süre zarfı boyunca. Kendimi buzlarla dolu bir suya bırakıp daha sonra çıkartmak ve bedenimi saracak olan ürpertinin içimdeki karanlığı uykusuna geri yatırmasını istiyorum.
Yüzümü çizen dalları itiyorum bu tehlikeli ormanlarda, zehirli olmayan bir canlı bile yok. Toprak ölü denecek kadar soğuk ancak bir anda kendinizi içinde boğulurken bulabileceğiniz kadar da sıcak ve tehlikeliydi. Etrafımı saran dikenlerin arasında diz çöküyor ve saatin sarkacı gibi ileri geri sallanmaya başlıyorum.
"Bana tuzu verir misin?" diye soran Lamia'nın tatlı ses tonuyla kendime geldim ve biraz afallayarak istediğini ona verdim.
Elimdeki kâseyi masaya bırakırken yeni dertlerim yavruluyor ve onlarında yavruları oluyordu. Ve henüz bir tanesini bile çözmüş sayılabilecek derecede bile değilim. Kendime içimi rahat tutmamı söylüyor ancak Savaş ile birlikte yemek boyunca yan yana oturma fikri bile beni delirtiyordu.
Sessizce derin bir nefes aldım ve onu görmezden gelmeye karar verdim. Masaya son bir kez göz attım, eksik olan bir şey vardı sanki. Lamia'nın son kâseyi de yerleştirmesiyle eksiklikler tamamlanmıştı. Kalp ritimlerimi sabitlemeye çalışırken Lamia, Savaş'ı yemeğe davet etmeye gitmişti.
Omuzlarım düşük, kambur bir şekilde oturduğumu fark edince sırtımı doğrulttum. Bu şekilde daha fazla ezik ve suçluymuşum gibi durmazdım. Biraz hatam var kabul ediyorum ancak onlarında hatası vardı ve onların günah keçisi olmaya kararlı değilim. Biraz su içip gerginliğimi gidermeyi denedim. Nefes al, ver. Al, ver. Bu kadar basit işte.
"Yemek zamanı," diyerek salona geçen Lamia'nın mutlu numarası yapan sesini duyabiliyordum. Babası buradayken mutlu olmazdı.
"Ben gitsem iyi olacak," dedi Aslan.
Lamia artık derin ve rahat bir nefes alabilirdi. Aslan'ın burada olduğunu bildiğinden beri diken üstünde oturuyor ve sürekli tırnakları kemiriyordu. Güzelim kırmızı renkli ojelerini mahvetmişti. Aslan tamamen onun kafasını karıştırıyor gibiydi. Zavallı Lamia, onun için bir şeyler yapmak zorundaymışım gibi hissediyordum.
"Yemeğe kal. Hatta bu gece burada kal," diye önerdi Savaş.
"Hayatta olmaz," dedi Lamia. Daha fazla Aslan'a katlanamazdı.
"Şimdi gideyim. Sabah geri dönerim," dedi Aslan, Lamia'yı üzmek istemeyerek.
"Fazla dikkat çekersin," dedi ve Savaş kabul etmedi.
"Burası benim evim farkındasın değil mi?"
Lamia ve Savaş'ın birbirine girmesini bir yanım istiyor, bir yanım istemiyordu. Onların kavga etmesini istemiyorum çünkü bu eve geldiğim günden beri kavga eksik olmamıştı. Kavga da etmelerini istiyorum çünkü birazda onlar huzursuz olsun.
"Yarın gitmiş olacak," dedi Savaş.
Sonuç olarak: Aslan bu gece buradaydı ve bu yemek artık Lamia içinde bir kâbustu. Savaş da onun gönlünü basitçe almaya çalışıyordu ve Lamia sesini çıkaramıyordu. Bunların Savaş'a olan bağımlılıkları da neydi?
"Şimdi hep beraber bir yemek yiyelim."
"Onun için tabağımız yok," dedi. Lamia'nın, Aslan'a olan bu öfkesi onu lisenin başlangıcına geri döndürüyordu. Bazen komikmiş geliyordu ve bu ciddi ortamda kahkaha atmak istediğimden kendi deliliğimi sorguluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...