''Vicdanım beni rahatsız etmiyor. Çünkü benim bir vicdanım yok.''
Carl Panzram
Ahu'dan...
Bu o olmalıydı. Özgür Özcan. Savaş Melek yakalamaya çalışan dedektif bu olmalıydı. Bana dikkatlice bakıyordu. Odasına izinsizce girmiştim. Elimdeki defteri hızlıca çekerek;
''Dışarı.''
Defteri onun masasının üzerinden almıştım. Oldukça kabaydı neden geldiğimi bile sormamıştı. Ayağa kalkarak;
''Ben şey için gelmiştim. Şey...''
Cümlemi tamamlama izin vermeden;
''Ne için geldiğinle ilgilenmiyorum. Şimdi dışarı!''
Onun kadar kaba birini görmemiştim. Dışarı çıktım. Detaylı bilgi nereden alabilirdim ki? Havva Martinez ölmüştü. Hayır, onu kardeşim öldürmüştü. Diğer 20 kişi gibi. Çıldırmak üzereyim. Karakoldan çıkarak kalabalık sokağa girdim. Evimin yolunu tutum. Hayır, eskiden hep birlikte kaldığımız evin değil, kiralık olan evin. Bir ev arkadaşım var. Hangi delilinin benimle kaldığını soruyorsanız cevap basit. Gazeteci bir arkadaşım. Kimse bir katilin kardeşine iş, ev vb. şeyler vermek istemez.
İşte bunlar benim kötü şöhretim. Küçük çaplıda değil üstelik. Aklımda kalan sorular vardı. Havvayı neden öldürmüştü? Hafızamda bununla ilgili birkaç anı araştırmaya başladım.
''Geldik mi anne?''
''Evet Ahu.''
Arabadan indim. Savaşta indi. Elini tuttum ve,
''Her şey iyi olacak Savaş.''
Dedim ve yüzüme bir gülücük kondurdum. Hastaneye girdik. Doktorun yanına gittik. Sarı saçlı, oldukça genç kadın bize baktı. Yüzünde yaş odunları bile ısıtabilecek bir sıcak gülümseme vardı.
''Savaş Melek sen olmalısın.''
Diyerek kardeşimin saçlarını okşadı.
''Ahu Melek de sen.''
Diyerek bana döndü.
''Seninle yalnız konuşalım mı?''
Annem ve Savaş dışarı çıkmışlardı.
''Ahu öncelikle hiç korkmamanı istiyorum tamam mı?''
Tamam, anlamında kafamı salladım.
''Kardeşinin diğer çocuklardan farklı olduğunu biliyoruz. Ama farklı neler yaptığını bilmiyoruz.''
''O hayvanlardan nefret ediyor.''
'' Sana bunu ne düşündürdü Ahu.''
''Ona bağırmıştım. Çünkü kalemlerimi almıştı. Daha sonra büyük bir sinirle dışarı çıktı. Nereye gittiğine bakmak için cama doğru koştum. Bir güvercin yakalamıştı. Daha sonra...''
''Devam et Ahu.''
''Onun kafasını kopardı.''
Ağlamaya başladım. O zamanda bana bir pembe şeker verdiğini hatırlıyorum.
Anneme, kardeşime, babama ve bana ayrı ayrı terapiler vermişti. Daha sonra Savaş'ı sevk etmişti. Yeni doktorumuz onu ruh ve sinir hastalıkları hastanesine göndermek istemişti ama ailemin isteği üzerine ilaçlar ve terapiler ile geçiştirmiştik. Keşke geçiştirmeseydik. Şimdi annem ve babam yaşıyor olacaktı. Babamın kalbine inmişti Savaşın yaptıkları.
Bu düşünceler üzerine eve vardım. Tek katlı, beyaz renkli ,küçük bir evdi. Kapıyı çaldım.
Aden kapıyı açtı. Aden ev arkadaşım, gazeteci olan.
''Gel, Ahu.''
İçeri gidim. Aden'in kızıl saçları her zamanki gibi dağınıktı. Ev de temizlik kokusu vardı. Küçük salona geçtim. Mobilyalar Aden' e aitti. Yani onun tarzını yansıtıyordu. Beyaz ve gri renklerinin hakim olduğu salona oturdum. Aden bilgisayarın başına geçti. Muhtemelen Havva Martinez 'in ölümünü yazıyordu.
''Aranızda kaç yaş vardı?''
''Dört. Benden dört yaş küçük yani yirmi iki yaşında.''
Yirmi altında yaşındaki ben. İşsiz ben. İki üniversite okuyan ben işsizdim. Kötü şöhretime lanet ettim. Kapı çalmıştı. Aden rahatsız olmasın diye kapıyı ben açtım. Ne de olsa evde çalışan bir tek o vardı. Karşımda Özgür Özcan'ı görünce şok oldum.
''Ahu Melekti değil mi?''
Evet anlamında kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...