KALINTILAR

8.1K 528 254
                                    

Konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin; ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin. 

Dalai Lama

Özgür'den...

Düşüncelerimin arasındaki kuşkunun, pirincin arasındaki taştan farkı yoktu. Ayıklanması gereken, güzelliği mahveden iki olguydu kuşku ve pirinçteki taş. Kuşkularımı baskı altına almak hiç değilse gözaltında bulundurmak zorundaydım çünkü belli bir zamandan sonra yararı değil zararı olurdu. Kafamı bulandırmaya başlardı.

Gördüğüm herkesten şüpheleniyor, hepsinden tiksiniyorum. Benden sakladıkları bir şey varmış gibi hissediyorum. Kuşku artık bana yardımcı olmuyor, aksine beni engelliyor. Etrafımdakiler yardım almam gereken bir insanmışım gibi bana bakıyorlar. Bu halimden daha kötü olduğum zamanlarda vardı, biliyorum. Gözlerimin altında halkalar, boş bir mide, sigarayla dolu ciğerler ve uyuşturucu.

Ben uyuşturucu bağımlısı olduğumdan veya kafam güzel olsun diye içenler değilim. Uyuşturucu bende kahvenin bir doz daha artmış hali. Daha iyi düşünmeme yardımcı oluyor. Hiç fark edemediğin noktaları görmemi sağlıyor. Yan etkisi ise aşırı kuşku, buda bir gram uyumadığımdan.

Süsen'den sonra elim kısa süreliğine boş kaldı. Çocuğun söylediği yerde araştırmalar başladı ama üzerinden bu kadar uzun zaman geçen bir yerden ipucu çıkmayacağını bildiğimden pek alakadar olmadım. Kendimce yasal olmayan yollara bulaştım. Ve şimdi birkaç izin peşindeyim. Savaş'ın yalancı izler bıraktığını biliyorum ama hangisinin yalancı olduğu anlayacak kadar tecrübeliyim.

Uykusuzluk ve açlık insanın en boş ihtiyacı. Özenle girdikleri işleri bitiremeden uyumalarına sebep olan basit temel ihtiyaçlar. Araştırmalarımı yaparken bir köşeye sızmamı ve her zaman beni yavaşlatmanın bir yolunu bulabiliyorlardı. Ayakta zar zor duruyor gibiyim ama beynimi kapatamıyorum.

Teoriler üzerine teoriler üretiyor.

Yürüdüğüm yoldaki insanlar bana bakıyor. Uzun bir insandım ve uzun pardösüler giyerek bunu vurgulamak gibi bir amacım yoktu ama dışarıdan öyle gözüküyordum. Solgun bir yüzüm ve yağlı saçlarım vardı. Dur durak bilmeden çalışmanın sonuçlarıydı bunlar. İnsanların benden ürktüğünü görebiliyorum. Onların gözünde suçlu bir insanım. Suça yatkın olduğumu saklamam gerek yok ama ben bir suçlu değilim ve gerçek suçluyu bulduğumda onu yaşatıp yaşatmam arasındayken vereceğim bu kararı.

Kaçabilirdi ama artık saklanacak yeri kalmamıştı.

Sabahın erken saatlerinde başlamıştım yolculuğa ve şimdi gelmek istediğim yerdeydim. Birçok izin arasında Yankı'nın burada görüldüğüne dair ihbarlar vardı. Gerçi Yankı'nın her yerde olduğuna dair ihbarlar vardı ama burası benim dikkatimi çekmişti. Savaş'ı tanıyorsam kesinlikle bu tarz bir yerde geçici olarak konaklamıştır. Ve yine eminim ki burası sadece bir otel değildi.

Mehmet'in yanında bu işe girdiğim zaman bir otelin fuhuş yaptığını amirine kanıtlamaya çabalıyordu ama delil yetersizliğinden bir türlü başaramıyordu. Ona ilk defa kuralların çiğnenmek için var olduğunu öğrettim andı. Ve şimdi bu otelin girişinde durmuş binayı incelerken buradaki bataklığın kokusunu alabiliyor ve alt katta hapis olan kızları görebiliyorum.

Yankı'nın burada ne işi olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Nabzım acemilikle hızlanırken Savaş'ın yeğenimi beni durdurmak için kaçırdığını kendime hatırlattım. Pardösünün içinden telefonumu çıkardım ve gelen ihbarla birlikte çekilen fotoğrafa baktım. Arkadan bir resimdi. Net değildi, ama Yankı'yı anımsattığı kesindi. Uzun koyu renkli saçları ve minyonluğu ona çok benziyordu ama yinede emin olamazdım.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin