İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü; ne kapatabileceğiniz bir kapı.
Virginia Woolf
Bir sabah kuytusunda, onun gövdesine tutunurken uyandım. Tam anlamıyla uyanmış sayılmazdım ama gözlerim yeni yeni aydınlanan evdeydi. Savaş nefes alıp verdikçe benimde başım inip kalkıyordu. Zihnim akşamdan kalma gibiydi. Kazana dönmüştü ve içindeki sürekli bir gong sesi dönüyordu. Uyanmak istemiyorum, benim yüzümden öldürülen insanların olduğunu bildiğim bir dünyada yaşamak istemiyorum. Damarlarımın vücudumu sarması gibi hüzünde geri dönüp ruhumu sarıyordu.
Savaş'ın göğsünde duran kitaba baktım göz ucuyla, okurken uyuyakalmıştı. Onun uyuyakalması tuhaftı, burada güvende değildik ama hala rahatça uyuyordu. Bense daha çok fişi çekilmiş bir makineye benziyordum uyuya kaldığımda. Elektrik kesintisi gibi birden durmuştu beynim.
Beni kapalı kapılar ardında bekleyen hayallerimden asla içeri giremeyecektim. Üniversiteye gitmek istemesem de annemin benim için olan hayalini gerçekleştirmek istiyordum. Üniversite konusunda daha önce tereddüt etmemin sebebi kendimi oraya, o ortama ait hissetmememdi. O okullar bana çok büyük ve soğuk görünüyordu; kendimi kalabalık arasında kaybolurken veya amfilerin en arka sırasında otururken hayal edebiliyordum.
Yine silik bir iz olmak istemiyordum.
Onların dünyasında uygunsuz, istenmeyen, karanlık, dar ve küçük yollarda yürüyen bir insan olarak gördüm kendimi. Ben sadece güvenli bir yer bulup orada kaybolmak istiyordum. Harika şeyler başarmak, herkesi onurlandırmak ya da insanların benim hakkında ki düşüncelerini haksız çıkarmak istemiyordum. Ben sadece yalnız kalmak istiyordum. Kuş uçmaz, kervan geçmez yerler bana uygundu. Ben sadece bu soğuk kelimelerin arasından kayıp mısra aralarındaki sandallarla sıcak ortamlara gitmek istiyorum.
Dünya hassas kalpler için cehennemdir. Öyle bir kalbim vardı ki dışında ona göz kulak olacak bir bekçiye ihtiyacı vardı. Satırlar arasında dengesini kaybedebilir, sır tutan ormanların gömülü sandıkları açabilirdi. Kendi cehennemini yaratabilir ve cenneti ret edebilirdi.
Yaşamak üç beş kısa andan ibaret ise ben ölmeyi tercih ediyorum. Mutlu olamayacağım, başkalarını gülümsetemeyeceğim bir dünya istemiyorum. Beni sürekli incittikleri, yarama tuz basarak ovdukları, ruhumu bedenimden çalmak istedikleri bu kirli yeri istemiyorum. Küçücük bir kesikten tüm yaralarımın dalları uzanıyordu. Sessiz ama hızlı bir şekilde tüm bedenime yayılıyordu.
Tek bir isteğim var: Bana kendimi geri versinler.
Merdivenin son basamağındayım. Bir adım daha atsam kimseler tutamaz beni. Bir adım sonra karanlıktayım. Ettiğim dualar, ilahilere karışıyor ve yeminlerimi çirkince ederken bir ilmik boğazıma geçiriliyor. Basit bir eylemdi ölmek, arkamdan depremler olacak değildi. Aksine çoğu insanın üzerinden bir yük kalkacaktı. Kimse de artık benim yüzümden ölmeyecekti.
Bir şey hissetmediğim halde hissediyor gibi yapmak, bir şey hissettiğim halde hissetmiyor gibi yapmaktan daha zor. Bu his bir kelebeği bile intihara sürükleyebilirdi. Ne hissedeceğimi bile anlamakta artık zorlanıyorum. Kelimelerim tükeniyor ve kalemimin ucu bitiyor. Tükeniyorum. Yeniden doğacak gücü kendimde bulamıyorum. Ağlayarak ölmek ve bir daha dünyaya geri dönmemek istiyorum.
Savaş mırıldanmaya başlayınca zihnimdeki düşünceler belleğimde dört bir yana kaçıştı. Yüzünü saçlarıma gömdü ve koluyla beni kendine daha da bastırdı. Tek bir hareketimle uyanırdı. Uykusu nasıl bu kadar hafif olabiliyordu? Onun göğsünde yatmak tuhaftı. Başkalarının açtığı yaraların harabiyetini gören birisi neden daha fazla yaralardı ki bir yüreği?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...