Gerçek ancak yalnızlıkta bulunur.
G.Ortega
Göz kapaklarımı ağır ağır kaldırdım. Bedenim sanki demir külçesi gibi ağırdı. Etrafta karanlıktı. Hayır, değildi. Sadece gözlerimi açamıyordum. Birkaç kez gözlerimi açıp kapattım. Tekrar uyumak istiyorum. Bedenim çok ağır.
Başımdaki ağrı ile elimi enseme götürüp orayı ovaladım. Her ne ile vurduysa canım yanıyordu. Kendime geleli daha birkaç saniye olmuştu ama etraftaki gergin havayı hemen hissettim. Yıldırım düşer gibi aklıma en son yaşananlar geldi. Kafamı kaldırıp etrafta nelerin olup bittiğine odaklandım.
Gördüğüm, kafama vuran kişi yoktu. Az önce buradaydı. Burada olmalıydı. Ne kadar süre baygın kaldım ki? Gitmişti. Kaçıp gitmişti işte.
İpucu bulmak için etrafa biraz göz attım.
Dağınık.
Evin kendine ait hoş bir dağınıklığı vardı ama bu dağınıklık birisi tarafından yapılmıştı. Biraz daha doğrulunca Savaş'ın eşyalarını bir çantaya istit ettiğini fark ettim.
Şuurumu kaybettiğimden beri neler olup bitmişti?
Etrafta boğuşma izleri aradım ama yoktu. Savaş, yanı başıma gelip komodinin üzerindeki ilaçları çantanın içine döktü. İlaçlar varsa bende varım demekti. Onunla mı gidiyorum?
Oldukça hızlı davranıyordu. Bilgi edinmek için hızla sordum.
"Nereye?"
Konuşmamla başıma daha büyük bir ağrı saplandı. Sorumu cevapsız bırakmasına bozuldum. Beni duymuyordu ki, cevaplasın.
Dünyanın beşeriliği karşısında direncim yok. Sürekli sağa sola savruluyorum. Bakalım şimdi nereye savrulacağım?
Daha kötü bir yer olacağını düşünürsek burada kalmayı yeğlerim. Zaten bu hallede bir yere gidemem.
Sözler paslanmıştı. Halimi anlatmaya yetemiyorlardı. Göğün suları akmaya devam ederken Savaş ayakkabılarım ile yere eğildi. Açık olan pencereden, başıma vuran şahsın oradan kaçtığını düşünüyorum, içeri oldukça büyük bir soğuk giriyordu.
Tedirgin hali saçlarını dağıtmıştı. Saçları dağınıkken daha güzeldi. Savaş her zaman çabucak karar veren bir insandı. Verdiği kararları bana da anlatsa daha iyi olabilirdi.
Beni bir kukla gibi oynatırken sadece baka kaldım. Hızlıca ayakkabılarımı giydirdi. Siyah bir yağmurluğu da kucağıma bıraktı. Yağmurluğu giyerken bir kez daha şansımı denedim.
"Şimdi mi gidiyoruz?"
"Hayır, beş çağ sonra," dedi öfkesinin dorukta olduğunu anımsatarak.
Çantayı omzuna taktığında peşinden gelmem için işaret verdi. Neden buradan gidiyoruz?
Aslında kaçıyoruz. Burası onun sığınağı. Kendi sığınağından kaçacak bir duruma gelmişti. Kasap'ı hafife almıştı. Oda eve girmekle kalmamış bilgisayarını götürmüştü. O bilgisayarda bu kadar önemli ne vardı ki?
Kasap'ı korkuttuğu kesindi. Beli ki de işine yarayacağını düşündüğü için almıştı.
Yataktan zar zor indim. Ayakkabıları biraz garipsedim. Kendimi ayakkabı giydirilmiş köpek gibi hissediyorum. Uzun zamandır ayakkabı giymemiş, çatal bıçak kullanmamıştım. Bir tür Robinson Crusoe olmuştum.
Yürümeye çabalarken en son morfini günler öncesinde aldığım geldi aklıma. En ufak iyileşme belirtisi gösteremediğimden canımda oldukça yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...