İyi ya da kötü bir şey yoktur. Biz düşüncemiz ile iyi ve kötüyü yaratırız.
William Shakespeare
Özgür'den...
Kapıyı sonuna kadar açık bir halde bulmuştum. Tüm seslenişlerime karşın cevap alamadım. "Siktir!" Diyerek bağırdım. Kapının yanındaki çekmeceden silahımı alıp belime soktum. Arkamı döndüğüm de;
''Senin burada ne işin var?''
Şaşırmıştım. Savaş buradaydı. Yankı! Gözlerim parladı. Savaş'ın eli ense kökündeydi. İyi göründüğü söylenemezdi.
''Elinde olsa beni bir sandalyeye bağlar ve kalbimi parçalara ayırırsın. Biliyorum. Ama benim sana, seninde bana ihtiyacın var.''
Çenesini siktiğim ne anlatıyordu ?
''Yankı ve Ahu'yu aldı.''
''Kim?''
''Cellat.''
Cellat deyince her şey açıklığa kavuşmuştu. Savaş ve benim tek ortak yönümüz vardı. Tek ortak düşmanımız.
''Nereye gittiklerini biliyorum ama tek başıma onlara karşı koyamam.''
''Bende geliyorum.''
Bunca yıldır yakalamaya çalıştığım adama şimdi yardım ediyordum.
Merdivenlerden hızlıca indik. Büyük bir siktir. Ben izleniyordum. Eğer Savaş ile birlikte görülürsem işim biterdi.
''Girerken kimse görmedi değil mi?''
''Oradan acemi gibi mi görünüyorum?''
Dediğinde yüzüne yumruğumu indirmek istedim. Arabaya geçerken oda kendisininkine geçti. Yol boyunca onu arkadan izledim. Bir deponun orada durduk. Arka tarafında kalıyorduk deponun.
''Görünmeden girmemiz imkansız.''
''Senin değil.''
Ona dikkatlice baktım.
''Sadece benim geleceğimi biliyorlar. Sen arkadan görünmeden gireceksin. Bende ön tarafta dikkatlerini dağıtacağım.''
Onaylar anlamda kafamı salladım. Savaş öne doğru ilerlerken ben zıt yönde ilerledim. Küçük kapıdan içeri girdim. Dar koridorun sonunda sıska bir adam duruyordu. Onu dikkat çekmeden sepetlersem Yankı'yı alıp çıkabilirdim.
Sessizce arkasından ilerledim. Bir elimle ağzını kapattım. Diğeri ile kafasını duvara çarptım. Aldığı darbe ile yere düştü. Koridorda yürümeye devam ettim. Sadece bir kapı vardı. Kapıyı açtım. İçerisi loştu. İki büyük camdan havuz vardı. İçlerinde kırmızı elbiseli iki kişi vardı. Sular epey yükselmişti. Ama bu bir kandırmaca olabilirdi. Vitrin mankeni olabilirlerdi. Sırtları bana dönüktü. Beklediğimden daha fazla adam vardı.
Ne yapacağımda karar vermekte zorlanırken Savaş içeri düşerek girdi. Yüzü kanlar içindeydi. Etrafındakiler ona saldırıyordu. Saldırının bir kısmını kendi üstüme çekmem lazımdı. Belimdeki silahı çıkartıp havaya bir el ateş ettim. Dikkat bu yöne çekilmişti. Üzerime doğru gelenler silahlıydı. Acemi oldukları silahları tutuşlarından belliydi. Kaç kişiyi öldürmüşlerdi ki. Öldürmeyi geçtim yaralayabilmişlerdi mi?
Onlar bana isabetsiz ateşlere devam ederken dördünü isabetli bir atışta yere serdim. Geriye kalan ikisiyle başım biraz dertte gibiydi. Silahımda kurşun yoktu. Yanıma da almadığım için lanet ettim. Yere düşen silahlara baktım. Eğer bir tanesini almayı başarabilirsem işim kolaylaşacaktı. Ben silaha doğru ilerlerken,karşımdaki çocuk;
''Bunu yapmak istemezsin!''
''Bakalım ne kadar hızlısın?''
Diyerek yerdeki silahı alıp ateş ettim. Genç olan yere kapaklanırken diğeri yaralanmıştı. Atışı sol omzumu sıyırmıştı.
Ona doğru tekrar ateş ettim. Yere yığılışını izledim. Yaralı omzumu tutarak Savaş'a doğru geldim. Üç kişiyle başı dertteydi. Silahımla bir tanesini vurdum. Bu kadar iyilik Savaş Melek'e yeterdi. Sızlayan kolum ile havuzların yanına gittim. Yankı neredeyse boğulmak üzereydi. Havuzun içine su akıtan iki hortumu çekip çıkarttım. İplere bağlı olan düzeneği çalıştırarak Yankı'yı sudan çıkardım. Sandalyesinden çözdüm. Ateş içindeydi. Onu kucağıma aldığımda gözüme Ahu takıldı. Lanet olası vicdanım. Yankı'yı sandalyesine geri koydum. Ahu'nun düzeneğini çalıştırıp onu da çıkardım. Bu arada belime yediğim darbe ile yüzüstü yere düştüm. Diğer darbeden kaçmak için yerde yuvarlandım. Elinde demir bir sopa vardı. "Cellat" diyerek kalkmaya çalıştım. Depo yanıyordu. Diri,diri yakacaktı bizi cellat. Yıllar önce bizim ona yaptığımız gibi.
Sersemlemiş vücuduma bir kez daha vurdu. Yere kapaklandım. Elim ile yüzümü korurken Cellat yere düştü. Ellerimi çektim.Savaş kana bulanmış tişörtü ile Yankı'yı sırtına almış gidiyordu.
Alevler büyüyordu. Nefes almaya çalışarak Ahu'yu aldım. Arabaya götürdüm. Depo patlamıştı sonunda. Yola devam ederken polis araçlarının sesi geldi. Her zaman geç kalırlardı. En son öğrenirlerdi her şeyi.
Ağrılarım şiddetlenirken sürmeye devam ettim. Aynadan Ahu'ya baktım. Dağılmış bir durumdaydı. Yankı ne durumdaydı? Elim yine boş kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...