DEĞİŞ-TOKUŞ

19.3K 1.1K 152
                                    

''Biz siziz. Biz sizin içinde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz yatağanınızın altında saklananlarınız...''

Rus Uyku Deneyleri

Yankı'dan...

Tüm gece uyuyamamıştım. Üstelik bu oda oldukça soğuktu. Ellerim ten rengimden çıkmış, morumsu bir renk almıştı. Tırnaklarımın dipleri yeşilimtırak bir renk almıştı.

Saatin kaç olduğu hakkında bir fikrim yok. Bu da beni daha fazla strese sokuyor. Zaman kavramını yitirmiş gibiyim. Pazar günü her şey bitecekti. Pazar günü evime geri dönecektim. Sınavıma girip üniversiteyi kazanacaktım. Tıpkı annemin istediği gibi.

Ama benim karşılığım da gelen kıza ne olacaktı? Savaş gibi bir psikopat kendi öz ablasına ne yapardı? Annesini, öz annesini öldürüp soğuk kanlılıkla bir kuyuya atmamış mıydı? Gazetede okumuştum. Dayım bu konularla ilgilenmemi istemiyordu. Zavallı kız! Bunları atlatmak onun için zor olmalıydı.Bir katilin ablası olmak.Bu yüzden yargılanmak, hoşlanılmamak. Ters bakışlara maruz kalmak. Peki ya öldürdüğü diğer kişiler. Kanı donduracak farklı ölüm tipleri. Hepsini farklı şekilde öldürüyordu. Eğer beni öldürmek isteseydi hangi yöntemi kullanırdı? Nasıl bir işkence ile? Nasıl bir fantezi ile?

Ama bana zarar veremezdi. Eğer verirse ablası da zarar görürdü. Ah aptal ben! Ona kim zarar verecekti ki? Dayım mı? Dayımı tanıyorum. Yada tanıdığımı sanıyorum. Ama onun birisine zarar vereceğini düşünmek biraz garip.

Uzun bir süre bunları düşündüm. Belki de akıl sağlığımı kaybedip ölebilirim. Kapının sesini işitip oraya doğru döndüm. Korku dolu gözlerle beklemeye başladım. Ama kimse içeri girmedi. Bir müddet sonra cesaretimi toplayıp kapıyı açtım. Kimse yoktu. Kapıları tek tek denedim. Kilitliydiler. Sıkılınca yanan sobanın yanına oturdum. Isınınca ten rendim eski haline döndü. Uzun süre kimse gelmeyecek gibiydi. Bunun dışında iyi olan ikinci şey, saat vardı. Saati artık biliyordum. 15.30.

Akşam olmasına vardı. Acımıştım. Yemekler zehirli olabilir düşüncesiyle hiçbir şey yemedim. Zamanla da guruldayan midemin sesi susmuştu. Sıkıntımı giderek için küçük rafta duran kitaplara yöneldim. Pazar gününe kadar kitapları bitirebilir, yarım kalanların sonunu hayal edebilirdim. Cesetleri düşünmekten daha iyiydi. Kitapların isimlerine bakmaya başladım.

ACI.

Morgue Sokağı Cinayeti

Kızıl Ölümün Maskesi

Ateşteki İsyan

Ceza ''Görkemli Ölüm''

Oldukça garip ve korkutucu isimlerdi. Gerisini okumaya dahi korkmuştum. Ceza adlı hikayeyi elime aldım. Okumaya başladım. Kitap ilk cümlesiyle kendine bağlıyordu.

''Ceza, Kötü davranışın, suçun ya da hatanın karşılığı Ceza bir tül bedeldir. Benim cezam. Benim bedelim. İşte karşı masada oturan kız benim cezam, benim bedelim. O tek zayıflığım. Kafasına sıktığım tek kurşun ile sade bir ceza çekebilir. Yada görkemli bir ölümü hak edebilir. Ama o masum. Masun diye bir kelime yoktur diyor iç sesim. Hiç kimse masum değildir. İnsanların bir kişiye karşı elbet bir kişiye karşı suçları vardır.

Bu bölüm bu cümleler ile bitiyordu. Ana karakterin kolay kontrol edildiğini fark ediyorum. Kapının cızırtısı ile kitabı yerine koydum.

Savaş, etrafı bir kez süzüyor ve kitabı koyduğum yere geliyor. Kitabı düzeltiyor.

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor. Bana doğru geldiğinde nabzımın yükseldiğini fark ediyorum. Kolumu tutuyor. Kolumu kurtarmaya çalışıyorum. Benden daha güçlü. Beni yine o odaya kitliyor.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin