Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az öncedir.
Victor Hugo
Ahu'dan;
Geçen beş gün hasta yatmıştım. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Özgür birkaç kez Cellat adlı kişiden bahsetmişti. Ona bu konuda sorular sormuştum. Tek öğrenebildiğim ise Cellat'ın eski bir düşman olduğuydu.
Titreyen telefonumu elime aldım. Özgür o olaydan sonra daha az konuşmuştu. Sürekli içmesi ayrıydı tabi.
Ceketimi üzerime geçirdim. Arayan Mehmet idi. Bir kez daha aradığında telefonu açtım.
''Geliyorum.''
''Aslında bu gece onu sokağın başına kadar getirebilecek durumda değilim. Onu bardan alabilir misin?''
''Tamam.''
Yoldan bir taksi çevirdim. Ona barın ismini söyledim. Bara geldiğimizde ödemeyi yaptım. İçeriden müzik sesi geliyordu. Kalabalığın içine daldım. Onu nasıl bulacaktım? Barmen onu çoktan tanımış olmalıydı.
Mehmet her içtiğinde onu sokağın başına getiriyordu. Daha sonra beni arıyordu. Bende onu oradan alıyordun. Bu sefer bara kadar gelmiştim. Etraftaki insanlar beni yadırgıyordu. Haklıydılar ben buraya ait değildim.
Onu göremeyince taburelerden birine oturdum.
''Bakar mısınız?''
Fazla kibar bir giriş olmuştu. Dudağındaki halkaları oynatarak bana baktı. Kolları kesik olan tişörtten dövmeleri gözüküyordu.
''Özgür adında birini arıyorum. Uzun , kahverengi gözleri var. Oldukça güzel gözler.''
''Şu mu?''
Arkama,bana gösterdiği yöne döndüm. Mikrofonun başındaydı. O şarkı mı söylüyordu? İşte bu garipti. Sallana sallana yürümesinden sarhoş olduğunu anladım. Mikrofonu iki eliyle tuttu. Söylemeye başladı. Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum.
Loving you was easy
Thought you'd never leave me yeah, yeah
Wrapped around my finger
See ya when I see ya, yeah, yeah
Now I'm hearing around
That you been running around
I didn't think I'd miss you
Now I'm feeling like a fool
Ooh, ooh
It hit me like a heart attack
When you finally left me, girl
I thought I'd never want you back
But I don't wanna live in a world without you
I don't wanna live in a world without you
I don't wanna live in a world without you...
Şarkısı bittiğinde yalpalayarak sahneden indi. Bende peşinden koşarak gittim. Kalabalığı aşmaya çalıştım. Bileğimden biri beni çekince , çeken kişiye dönmek zorunda kaldım.
''Güzellik, içmek ister misin?''
Elindeki bardağı salladı.
''Hayır teşekkürler.''
''İçmek fazla mı geldi?''
''Aslına bakarsan sen fazla geldin.''
İşte bu tam oturmuştu. Erkekliğine laf atmamıştım çünkü bunun işi bozacağını biliyordum . Özgür 'ü gözden kaybetmemek için peşinden koşmaya devam ettim.
Sonunda onu yakalamıştım. Daha iyi yürümesi için benden destek almasını sağladım. Eve getirdim. Kanepeye yığılmıştı. Ağırlığını verdiği omuzum ağrıyordu. Elimle sıvazladım.
Lamba birden sönünce dona kaldım. Karanlıktan korkmazdım ama elektrikler kesilecek tam zamanı bulmuştu.
''Elektrikler mi gitti?''
''Evet.''
''Yankı.''
Onun ismini mırıldandı.
''Ne oldu?''
Yanına kadar gitmiş yere oturur bir halde onu dinliyordum.
''Korkmuştur şimdi.''
Özgür kendini uykuya vermişti. Evde neden bu kadar çok ışıldaklı şeylerin bulunduğu açıklığa kavuşmuştu. Yankı karanlıktan korkuyordu.
Telefonumun yardımı ile bir mum bulup yaktım. Mum bulmak hiç zor değildi. Açtığım her iki çekmeceden birinde bulunuyordu.
Yapacak pek şey kalmamıştı. Özgür benim yerime yatmıştı. Yankı'nın odasında kalmak bana suçlu gibi hissettiriyordu. Tek çarem Özgür'ün odasıydı. Üstümü değiştirip onun yatağına girdim. O gibi kokuyordu. Lavanta kokuyordu. Bu kokuyla birlikte uyudum.
Kapı hızlıca açılınca yataktan doğruldum. Hava aydınlanmıştı.
''Sen benim yatağımda ne yapıyorsun?''
''Sen kanepede uyuyunca bende burada kaldım.''
Dudaklarımı ısırmaktan kanatmıştım. Aceleyle kalktım.
''Özür dilerim.''
''Sorun değil.''
Saçlarını karıştırarak banyoya ilerledi. Bende bu arada üstümü değiştirmiş ve yatağı düzelmiştim. Mutfağa geçerek kahve yapmaya başladım.
Banyodan çıktığını belirten kapı sesleri geldi. İçeri gelmesini bekledim.
Zaman kaplumbağa ayaklarıyla sürünüyordu. Sonunda saçları ıslak bir biçimde içeri girdi. Kahveyi ona uzattım.
İçmeye başladı. Yüzünde ekşi bir ifade vardı.
''Başın mı ağrıyor?''
''Sadece Yankı'yı düşünüyorum. O karanlıktan çok fazla korkar. Umarım iyidir.''
Başımı öne eğdim. Söyleyecek cevabım yoktu. Umarım iyidir. Yoksa kendimi oldukça suçlu hissederdim.
''Suçlu hissetmen için söylemedim. Eğer öyle bir şey isteseydim sana Savaş'ın Yankı'yı bir kez daha ellerimin arasından aldığı söylerdim.''
''Bir kez daha?''
''Başta söylemek istemedim ama söylemek zorundayım.''
''Sakın bana ikinci havuzdaki kişinin Yankı olduğunu söyleme.''
Kafasını öne eğdi. Eksik parçalar şimdi yerine oturmuştu.Skor hala 0-0. En başa geri dönmüştük. Savaş'ın ne istediğini bilmiyordum. Boğazımdaki yumru ağlamam için hazırdı.
''Hey!Kendini kötü hissedeceğini biliyordum.''
Ayağa kalkarak banyoya koştum. Peşimden gelmişti. Kapıyı kitledim. Arkamdan bir şeyler söylüyordu. Ama ben onu dinleyecek halde değildim. Suyu açtım. Ayaklarımı karnıma çektim. Soğuk suyun tenime işlemesine izin verdim. Üşümüyordum.
Bağıramıyordum artık çünkü yardım edecek kimsem yoktu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...