NOKSAN

11K 596 537
                                    

Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?

Oğuz Atay 

Bazen küçük şeyler beni mutlu edebiliyordu. Yüzüme değen güneş, saçlarımdaki rüzgar, yağmurun bitkilerin yapraklarında bıraktığı damlaları seyretmek gibi.

Bu sabah kırmızı diş fırçam ile dişlerimi fırçalamış yatağımı toplarkense oyuncak ayımı da yatağın üzerine koymuştum. Aslan kapının oradan geçerken iki kez yatağın üzerine bakmak zorunda kalmıştı ve sonunda yüzünde çarpık bir gülümseme ile ortadan kaybolmuştu.

Utançtan bir yerlere saklanmak istiyordum ama utanacak bir şey yoktu bunda, bu ayının parası benden çıkmıştı. Ayımı seviyordum ama biraz çikolata almadığım için kendime kızgınım.

Nasıl unuttum çikolata almayı?

Ve Savaş. Onu uzun zamandan beri görmüyorum. Uzun zamandan kastım üç gün filan. Eve gece yarısında dönüyor ve ben uyanmadan gitmiş oluyordu. Onu görmek için yanıp tutuşsam da sanki benden kaçmak ister gibi sürekli yarasa misali geceleri evde dolanıyordu.

Onu görmek istesem de beni öpmek ister gibi üzerime eğilişini unutamıyorum. Belki de bu yüzden benden kaçıyordu. Ya da ben Hobbit köyümde otururken Savaş Orglarla dövüşüyordu. Kendisinin de bir Org olduğunu unutmamak lazım.
Şimdi ise burada ekmek pişiriyorum. Son üç günde Aslan'ın peşinden ayrılmamış ve onun soba kurmadan ekmek pişirmeye kadar izlemiştim. Ev ekmeğinin tadı o kadar güzeldi ki bir daha fırından ekmek almak istemiyorum.

Ve iştahım gün geçtikçe artıyordu. Yine tabakları süpürmeye başladım. Dolu dolu yemekten biraz kilo almıştım sanki.

Sobanın önünde bağdaş kurmaktan vazgeçip ekmeği aldım ve mutfağın yolunu tuttum. Yüzüme vuran sıcaklığa o kadar alıştım ki şimdi yüzüm üşüyordu. Ekmeği tezgaha koydum ve tepsisinden ayırdım.

Savaş olmadığı için artık akşam yemeklerini ben hazırlıyordum ve bu sefer yemek yapma konusunda eskisi kadar çömez sayılmam. Kendimi kaptıra kaptıra şarkı eşliğinde yemek yapıyordum. Dans etmek hakkında gram fikrim yoktu ve benim dans etme şeklim kalçamı sağa sola sallamaktan ibaretti.

Hareketlerim yavaşladı çünkü aklıma takılanlar beynimi kemiriyor ve yeni yavrular yumurtluyordu. Hayallerinden başka bir şeyi olmayan bir kızım. Kendimi bitmesini istemediğim bir kitabı bitirmiş gibi hissediyorum. Karakterler mutlu olsa bile, kitap bittiği için mutsuzum. Yalnız olduğum için mutsuzum. İçimdeki özlem her gün daha da büyüdüğü için mutsuzum.

Böyle üzüntülerin birden geldiği doğruydu ama hava yağmurlu değildi ve ben güneşe bakarken hüznümün ne kadar da göz kamaştırıcı olduğunu fark ettim.

Ailemin savrulan külleri, onların geçmişi, hayallerime açılan kapı olması gerekirken beni umutsuzluğa sürülüyordu.

Neredeydiler?

Neden beni korumuyorlardı?

Annemin söylediği gibi cesur ve iyi kalpli oldum ama insanlar bunun değerini hiçbir zaman bilemedi. Benim hikayem, yalnızlığa adanmış bir hayatın hikayesiydi. Salata yaparken yanlışlıkla elimi kestim ve hemen yara bandı taktım.

Mutfak masasında oturup sakinleşene kadar beklemek benim günlük rutin olarak yaptığım eylemlerden biriydi sadece. Hiç yere üzülüyor ve kendimi yıpratıyordum. O kadar keyifsiz olduğum zamanlar oluyordu ki mutlu olduğum zamanlar bana hayal ürünü gibi geliyordu.

Her şey dayanılmaz bir hal aldığında kafamda elli çeşit senaryo kuruyorum ve olayı daha da çekilmez bir hale getiriyorum. Şüphesiz herkes kafasında bir şeylerin hayalini kurup, onunla yetinmeye çabalıyordu. Hayallerin bile sınırlı olduğu bu dünyada insanların mutlu olması imkansız gibi geliyordu.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin