Bazen insanlar güzeldir. Görünüşleriyle değil. Söyledikleriyle değil. Olduklarıyla.
Markus Zusak
Zamanın tünel biçiminde olan yolunda yaptığım yolculukların arkasında her zaman kocaman bir saatin sesi olurdu. Sonra her şey dalgalı bir denizin üstünde yükselir ve ben anılarıma dokunabilecek gibi hissederdim. Bu yolculuklar sayesinde karanlığa olan kör korkumu yenmeyi yeni yeni öğreniyordum.
Sınırlarımı aşmaya çalıştığım her seferde yılacak kadar yoruluyor ve gökyüzünü hayal etmeye başlıyorum. Yer altında pek gökyüzü manzarası olmuyordu. Kim asıyordu bu kandilleri kara gökyüzüne? Yaşadığım bu kara cahiliye dönemi şafağa gebe kalıyordu ve mucizeler bir kez daha benim için gerçek oluyordu. Güneşimi uyandırma kırıntım olmadığı, annemin özenle tarayıp okşadığı saçlarıma toprak atılmak üzereyken demirden yapılmış çengel gibi sert olan ellerimi kalbime bastırdım. Ruhumun isteksizliği kanayarak süzülüp bedenimi terk etti.
Ölüler ölüleri gömsün.
Bu sözü nereden hatırlıyorum bilmiyorum ama çok tanıdık ve tüylerimi diken diken eden bir etkisi var. Ses çıkarmadan düşünüyorum. Ses çıkarmadan yapmayı öğrendiğim o kadar çok şey var ki: Ses çıkarmadan ağlamayı ve en çok ta ağlamamayı öğrendim.
Bu kapalı yerde hapisken şehrin sınırında durup güneşin hala uyumaya devam eden evlerin üzerinden santim santim yükselişini izlemek için doğrulduğumu hayal ettim. Hava çok berraktı, yumruk atsam kırılacak gibiydi. Soğuktu, büzülmeme sebep olacak kadar ve cam kadar inceydi. Uzaydan dünyaya paraşütle atlamak istiyorum ama zaten düşüyordum.
Tavsiyemi istiyorsun?
Kendime kızgınım. Zihnimde sürekli çatışma halinde olan sesler bir konu üzerinde asla ortaklaşa bir karara varamıyorlardı. Bazen düşünmekten başım ağrıyordu ve ağrı kesici bulmak yerine uyumayı tercih ediyordum.
Affetme.
Merhamet gösterip de bir tanesini bile affetme. Onlar sana acımadı bile. Yalvardın, köle gibi eziyetler gördün ama kimsenin vicdanı bile sızlamadı. Sana acımayanlara sende acıma.
Güzelliğin acı dolu olduğu doğru mu?
Güzel değilim, olmak da istemiyorum. İnsanların yüzüm hakkında söyledikleri yalanları duymak istemiyorum. Acı dolu olduğum doğru ama bu yaralı yüz asla güzel olamayacak. Aynaya baktığım her seferinde anılarım gözlerimin önünde canlanacak ve bir daha eskisi gibi olamayacağım, biliyorum.
Hayallerim var mıydı?
Annemin hayalleri vardı. Onun hayalini gerçekleştirmek benim hayalim olmuştu fakat peşinden koşacak sabrım kalmadı. Hayallerim hiçbir zaman gerçek olmayacaktı. Kendine hedefler belirleyen ve gelecek on yılını planlayan insanlar bana komik geliyordu. Ben onlardan birisi değildim. Olsam bile şimdiden iki yıl kaybım vardı. Sanırım toplumda sadece uyum sağlayabilen insanlara yer vardı. Benim gibilerin ruh ve sinir hastalıkları merkezine gitmesi gerekiyordu.
Gerçi benim tanımlayacak olanlar toplum içindeki uyumum, yaptıklarım, hatıralarım değil. Hatıralar basit yanlışlar yapabilir. Arabanın rengini değiştirir, hava durumunu değiştir. Sorgulama yönteminin yanında kanıta bu yüzden ihtiyaç duyulur. Hafıza güvenilmezdir. Sizi yarı yolda bırakmaya meyillidir.
Eğer şimdi kurtulup dayımın yanında yaşamaya devam etseydim, onun yanından ayrılmama izin bile vermeyeceğinden onunla yaşamak zorunda olacaktım, onu tatlı hayat sofrasındaki bir hamam böceğinden farkım olmayacaktı. Doğanın adeta çarpık ellerini bulutlu gökyüzüne uzattığı mevsimde buralardan gitmek istiyorum. Kimsenin beni hatırlamamasına razıyım. Ben hatırlanmak bile istemiyorum ki, ben güzel şeyler olsun istiyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...