KAYIP RUHLAR

12.8K 599 503
                                    

Neler daha ağırdır sırtımızda, acılarımız ya da anılarımız mı?

Pablo Nerude 

Sabah beş gibi uykum bölündü. Neyin uykumu böldüğünü anlayamadım ama kapının kapanma sesi ile evden Aslan'ın ayrıldığını anladım. Pencereden onu görmek için doğruldum ama göremedim. Nasıl olsa geri dönecekti, döndüğünde olan biteni öğrenebilirdim. Yorgunlukla kafamı yatağa geri bıraktım.

Savaş'ın çıplak gövdesiyle yüzümün arasında sadece bir iki parmak vardı. Bu durum rahatsız etmeye başlayınca onu uyandırmadan ileriye doğru kaydım. Dün gece ikimizde uyuyakalmıştık, bu anın tuhaflığını kurşun grisine dönen gökyüzünde fark ettim ilk.

Hala uyuyordu, uyumak ona biraz iyi gelirdi. Lakin benim uyuyamayacak kadar çok endişem var. Cellat beni öldürmek için geldi, başarısız oldu ve şimdi daha büyük bir şey planlıyor. Savaş gibi rahat olup en azından bir süre bizi rahat bırakır deyip tasasız bir şekilde duramazdım.

Endişelenmek beni hasta ediyordu, sakinleştim ve eğer öleceksem en azından korkmayarak, ağlamayarak öleceğim. Beklemeden, bilmeden öleceğim. Sonunda herkes ölecekti, kendime unutturacağım o kadar.

Biraz aşağım da kalan Savaş'a baktım. Ölü gibi değil de normal bir insan gibi uyuyordu. Dağınık duran saçlarının arasına elimi daldırdım ve biraz oynadım. Uyanırsa nasıl bir açıklama yapacağımı bilmiyorum. Yapamam, tek umudum uyumaya devam etmesi ama şimdi uyanıp uyuyor numarası yapması da mümkündü.

Umurumda değil, onun saçlarıyla oynamayı seviyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Umurumda değil, onun saçlarıyla oynamayı seviyorum.

Hafifçe esen rüzgar pencereden içeri süzülüp beyaz tülleri öpüp beni gıdıkladı. Gülümsedim ama bu uzun sürmedi. Kendimi mutsuz etmeyi çok iyi bildiğimden yine endişelenmeye başladım. Önemli şeyler uçup gidiyordu, tıpkı bir fırsatın bize hayatımız boyunca sadece tek sefer sunulması gibi. Ve tüm o önemli unsurların içinde bir küçük detay kıymık gibi batıp bellekte kalıyordu.

Yalnızlığımı dizginleyemediğim zamanlardan nefret ediyorum. Bu ağlamalar çok sık oluyor. Sıradan insanlar bu kadar çok üzüldüklerinde ne yapıyorlar? Sarılacak tek şeyim kelimelerim ve artık onlarda kana bulandı. Okuyamıyorum. Karanlık ve çamur ateşli parıltımı zincire vurdu. Dünya hiçbir zaman hayallerimizi gerçekleştiren bir yer olmadı. Hayat acıtmaya başlayınca dünyayı sevmiyorum. Yaşantımda tutunacak bir dal bile bulamıyorum artık.

Kendimden yoruldum, yaşadıklarımdan, beklentilerimden; hayal kırıklarımdan. Böyle lafa gelince arkadaş çok ama herkes tek başına direnir hayata. Tek başına yüklenir acısını, bir başkası birazını yüklenmek istese bile veremeyiz. İşte o anda saklanma için noktalar belirir ama insanlar için saklanmak için tek yeri vardır; karanlık.

Bu denli oradan, oradaki kişiden korkarken nasıl gidip saklanabilirim ki?

Garip günlerde keder ve isteksizlik, ruhuma gitgide kök salmış, birbirine kenetlenmiş gittikçe bütün benliğimi sarıp bir zırh olmuştu. Ruhsal uyumum tamamen yıkılmış; doğamda var olan masumluk, güçlü bir ateş tarafından yok edilmiş ve hiddet en kötü türden etkiler yaratıyordu.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin