Belki de bu dünya başka bir gezegenin cehennemidir.
Aldous Huxley
Bana doğru geldikçe onun Savaş olmadığını zihnimde kesinleştiriyordum. Öncelikle daha ince bir yapısı ve dar omuzları vardı. Görüşüm sallanan bir kamere kadar kötü olmasaydı yüzünü de tarif edebilirdim fakat tüm içgüdülerim nehre doğru ilerlememi bağırıyordu. Suya eğilip sağlam elimle yüzümü temizlemeyi ve ağzıma avuç dolusu su götürmeyi isterdim.
Sudaki yansımamı zorlukla görebiliyordum, bu muhtemelen iyi bir şey değildi. Sadece başım ve boynumun ana hatlarını seçebiliyordum. Alnımdan damlayan kanlar suyun rengini bulanıklaştırıyor ve arkamdaki ağaçların çizgilerini bozuyordu.
Hemen arkamda, ruhumun aniden kararmasına sebep olan birisinin varlığını sezerken kaçma güdüm harmanlandı. O kadar yakınımdaydı ki nefesini hissedebiliyordum. Suda omzumun arkasın da duran adamın gölgesinden onu daha önce gördüğüm birisi olamayacağını anladım. Kafamı yerimde tutamazken nehri geçmem imkânsızdı.
Hızla arkamı döndüm, tüm bunların benim kuruntum olmasını o kadar çok isterdim ki fakat döner dönmez bacaklarım çimenli nehir kıyısında çömeldiğim yer altımdan kaydı. Bir gökdelenden düşmüş gibi yere çarpacağımı sandım fakat nehre düşüp akıntıyla sürüklenmem daha büyük bir olasılıktı.
Suya düşmemi engellemek için sağlam kolumu hızla uzattım. Yaralı parmaklarım bitkileri kavradı, o minik köklerin beni tutmasına muhtaçtım. Parmaklarımdan kanlar süzülürken nefesim sert bir hırıltı gibi çıkıyordu. Ayakkabılarım ayaklarımdan fırlamış ve akıntıyla birlikte arkamda beni temsil eden izler bırakarak ilerliyorlardı.
Karşımdakinin kim olduğunu anlayamıyordum, şu anlık yüzünü siste gizlemiş siyah giyen bir erkekti ve âmâcıda kesinlikle yardım etmek değildi. Öne doğru adım attığında boynundaki yaprak dövmesini gördüm. Zihnimde bulunan hiç kimseyle örtüşmüyordu bu dövme. Yeni yaptırmış olsa bile bu sima bana tanıdık da gelmiyordu.
"Selam güzel kız," dedi ölüm gibi soğuk bir sesle. Sonrada iri azı dişlerini göstererek gülümsedi.
Şans oyunları oynayan birisi olsaydım şu anki oyumu bu adamın beni tanıdığına verirdim. Savaş'ın arkadaşı olmamasına ve beni ona götürmemesini umuyordum. İki eliyle bileğimden yakalayıp beni kavradı. Kırık kolumun parçalı bir kırığa döndüğüne yemin edebilirim. Tekmeler savurarak onu üzerimden atmak istiyordum fakat ağırlığı teraziyi bu yabancıdan yana çeviriyordu.
Çığlık atmaya uğraşmadım. Nefesimi boşuna harcayamazdım, zaten bana yardım edecek birileri olsaydı onlarla çoktan tanışmış olurdum. Yüzüme sağlam bir yumruk attığında alnımdaki yaranın daha fazla kanamaya başladığını hissettim. Kaşık kadar olan suratımda kocaman bir morluk eksikti zaten. Başımda kıvılcımlar çaktı; gözüm yuvasından çıkacak gibi hareket ediyordu.
Hala sağlam olduğunu varsaydığım elimle bir avuç toprak kapıp adamın gözlerine savurdum. Dikkati acı içindeki gözlerine çekilmişti fakat üzerimden atamayacağım kadar ağır olduğundan tırnaklarımı onu suratına batırdım. Tırnaklarım çoğunlukla iyi iş çıkartırdı ve öylede oldu. Üç kanlı tırnak izi ve adamın acı dolu çığlığı bana zafer kazanmışım gibi güç verdi. Aslında bunun sadece adrenalin olduğunu biliyordum. Adrenalinin şu anlık bana yardımı dokunabilecek tek yaverimdi.
Lakin bir anda sinirlenip yüzümü yere sürtebileceği aklıma gelmemişti. Ağzım ve burnum toprak dolduğundan öğürmem kaçınılmaz oldu. Nefes almaya çalışırken ciğerlerim toz solumaktan iflas ediyordu. Yüzümü yere çarptığımda dudağımın yarıldığını hissettim. Başımı bırakıp sağlam kolumu kavradı ve arkama doğru büktü, elimi neredeyse enseme bastırıyordu. Bu her kimse Savaş'ın arkadaşı değildi ve intikam istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...