SALINCAK

13.9K 666 701
                                    

Doğruyu söyleyip birini ağlatmak, yalan söyleyip birini gülümsetmekten daha iyidir.

Paulo Coelho   

Ölüm için 200 tane farklı tabir kullanılıyordu.

Kimse öylece öldü demek istemiyordu. Benim için farklı tabirlere gerek yoktu, ben kendi gözlerimle ölümün gelip anne ve babamı almasına şahit oldum. Benim yanımda usulca geçti. Bir soğukluk hissettim ve sonra ailemden geriye kalan sadece ben olmuştum.

Beni neden o anda almadı bilmiyorum. Sadece daha yaşayacağın şeyler var der gibi es geçmişti. Yaşayacaklarım öyle şaşalı şeyler değildi ama yinede yaşamam gerekiyormuş.

Gerçekler beni özgür bırakacaktı ama önce içimdekileri dışarı çıkarması gerekiyordu. O zaman nasıl bir durumda olabileceğimi bilmiyorum ama iyi olmayacağı kesindi. Bazen özgür kalmak bile istemiyorum. Yalanlar kısa süre sürede olsa beni mutlu ediyordu. Doğrularsa ağlatmaktan başka bir şeye yaramamıştı.

Zaman geçecek ve acı anıya dönüşecekti. Ve o zamanda iğneden akan mürekkep gibi kalıcı bir etki bırakmak istiyorum. Bir dövmeye benzeyecekti. Acı ile kavrulmuş bir etkisi olacaktı.

Bazen eskisi gibi hissetmek istiyorum. Daha az acı, daha fazla hayal gücü olmalıydı. Hayal gücümün de mükemmel olduğunu savunmuyorum. Bazen hayallerimi başkaları gerçekleştirince yüzümdeki hayal kırıklığını fark ediyor ve yavaşça bir köşeye çekiliyordum.

Kimse üzüldüğümü anlamasın diye kulaklıklarımı takıp normal gibi davranıyordum. Sanki hiç üzülmemişim ve benim için değerli değilmiş gibi davranırdım. Oysa gerçek; zihnime atılan hançerlerden ibaretti.

Bazen sadece kafamın içindeki sekmeleri kapatıp rahatlamak istiyorum. Her sekmede bir video açılmış ve sesleri sonuna kadar verilmiş gibiydi. Başımı ağrıtıyordu. O kadar çok sekme, o kadar çok farklı ses vardı ki ayırt etmek zordu. Hepsini kapatmaya çalışmak ise tamamen delilikti. Yapmam gereken tek bir şey vardı. Bilgisayarı tamamen kapatmak. Fişi çekmek gibi. Bir anda ekran kararıp gidecekti.

İçimde ölmekte olan biri var. Çürüyen etin kokusunu burnumu yakıyor. Belki de kusarak çıkarmaya başlamalıyım. Kurtçuklar sanki derimin altında yuva yapmış ve kemiklerimde minik delikler açıyordu.

Babamı özlüyorum. O beni yatıştırmayı bilirdi. Cesur ve sakin kalabilmemi sağlayabilirdi. Benimle birlikte zorluklara karşı göğüs gererdi. Babam yanımda olmayınca sırtım doğrulmaz gibi geliyor. Beni koruyacak kimsenin olmadığı anımsayıp daha da kamburlaşıyorum. Onunda yanında güvende hissederdim. Büyük ve güçlü elleri vardı.

Bir yanımda ay, bir yanımda güneş. Karanlık ve aydınlığın tam ortasında yalnızım. Hangi yöne gideceğini bilmeyen ve o incecik çizginin üzerinde tarafını seçmeye çalışan o kırmızı ayakkabılı küçük kızım. Bir adım sola kaysam karanlık, bir adım sağa kaysam aydınlık var. Düz çizginin bir sonu var mı bilmiyorum ama üzerinde ilerliyorum. Belki de bir kürenin üzerinde yürüyorum ve başlangıca döndüğümü fark bile etmiyorum.

Hayatımın tek sorunu arka planda bir müziğinin olmamasıydı. Olsaydı da bir gerilim müziğinden başka bir şey olmazdı. Her dakikasında tüylerinizi diken diken eden ve sanki bir anda ekrana korkunç bir şey gelecek gibi hissettiğiniz müziklerden biri olurdu. Bende o tarz bir müziği dinlemek istemem. Zihnim beni germe işini mükemmel bir şekilde yerine getiriyordu.

Hissetmemi durdurmak istiyorum. Savaş'ın birini öldürürken yüzüne yayılan o soğuk ifadeyi biliyorum. Birini öldürmek istemiyorum ama o soğukluğu istiyorum. Kanımda yayılıp hala hayatta olduğumu bana kanıtlaması gerekiyordu. Bazen öldüğümü ve içimdeki bu hissizliğin de sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin