HASTA

14.3K 962 93
                                    

  

Kadın her ihtiyacını karşılayacak tek bir erkeği ister. Erkek ise, tek ihtiyacını karşılayacak her kadını.

Dostoyevski                                     

Yankı'dan...

Midemden, yemek boruma doğru hareket eden sıvı dışarı çıkmak için can atıyordu. Evet, midem bulanıyordu. Kusmak üzereydim.

''Kıpırdanmayı kes Yalman! Tüm gece senin için ayakta kaldım.''

Bu ses Savaş'a aitti. Yataktan hızlı bir şekilde doğruldum. Yanımda yatıyordu. Ama benim buna ayıracak zamanım yoktu. Lavaboya doğru koştum. Saçlarımı toplamaya vakit bulamadan içimdekileri boşalttım.

Terlemiş ve kusmuk kokan bir haldeydim. Tutunarak kalktım. Aynaya baktım. Üzerimdeki kıyafetler bana oldukça boldu. Dikkatli bakınca Savaş'ın giysilerinin olduğunu anladım. Ellerimi ve ağzımı yıkadım. Başım çok feci dönüyordu. Ayaklarım beni taşıyacak güçte değildi. Titriyorlardı.

Savaş yataktan kalkmış ayakta duruyordu. Tutuna tutuna yatağa girdim. Yatakta yatarken hiçbir şeyim yoktu ama ayaktayken dengemi sağlayıp yürüyemiyordum. Bu hastalığı biliyordum. En son küçükken bu kadar hasta olmuştum.

Nefesim hastalık kokuyordu. Başımın ucunda nane limon vardı. Yarısı içilmişti. Ne ara içmiştim onu? Ne ara Savaş yanıma yatmıştı? Ne ara o depodan kurtulmuştuk?

Beynini zorlamaya çalıştım. Sonuç yoktu. Ayaklarımın ıslandığı ve karanlıktan korktuğum kısmı hariç. Ahu da burada mıydı? Ciğerlerim sökülürcesine öksürdüm ve hastalığım verdiği yorgunluk ile uyudum.

~~~

Kesik kesik olan uykum beni mahvetmişti. Savaş'ın koltukta oturduğunu biliyordum. Sırtım ona dönüktü. Yüzümü göremiyordu. Kalkıp gitmesini bekliyordum. Banyo yapıp şu kokudan kurtulman gerekiyordu.

''Uyumadığını biliyorum,uyurken daha çirkin oluyorsun, Yalman.''

Ani bir hareketle gözlerimi açtım. Yavaşça doğruldum. Başım eskisi gibi dönmüyordu. Uzatmış olduğu ayaklarını toplayarak kalktı. Kapıyı açıp dışarı çıktı. Pencereden onu görebiliyordum.

Güneşin değdiği saçları bakır kızılı,koyu sarı arasında bir renge dönüşmüştü. Sigara içiyordu. Yavaş adımlarla  banyoya yöneldim. İlk giydiğim giysiler buradaydı.

Kusmuk,ter ve hastalık kokusunun çabuk kaybolmasını dileyerek yıkandım. Sıcak su bana iyi gelmişti. Üzerimi giyinerek ıslak saçlarımı sıktım.

Odada duran nane limonu görmek bana kötü hissettiriyordu. Bardağı alarak mutfağa götürdüm. Ellerimi yıkadım. Havlu bulamadığım için ellerimi pantolonuma sildim.  Ahu burada yok gibiydi. Olayları bilen bir tek tanıdığım Savaş vardı. Bir şeyler öğrenmek için kapıya gittim. Hava soğuktu. Üşümüştüm. Geldiğimi görünce yaslandığı kirişten doğruldu.

''İçeri gir .''

''Bir şey sormam gerek.''

''Hastasın içeri gir.''

''İyiyim.''

''Ateşin tekrar çıktığında"üşüyorum" diye inlediğinde  yardım etmeyeceğim.''

Böyle söylemesiyle beynimde sesler ve gürültüler canlandı. Yarı baygın bir haldeydim. Üzerimde kırmızı bir elbise vardı. Ellerim bağlıydı.

Savaş önce ellerimi çözmüştü. Islak giysilerimi değiştirdi. Beni yatağa koyduğunda çoktan uyumuştum. Bir ara elini alnımda hissetmiştim. Daha sonra ise soğuk bir duş.

Tüylerim diken diken olmuştu. "Üşüyorum " diye ateşim çıktığında söylemiş olmalıydım. Bir ara bana en sevdiğim yemeği sorup hazırladığını biliyorum. İştahım olmadığı için yememiştim. Bu anılar oldukça bulanıktı. Kaç gün hasta yatmıştım ki?

''Kaç gün oldu?''

''Beş.''

Tam beş gün olmuştu. Beş gün hasta yatmıştım. Oldukça uzun bir zaman dilimiydi. Sınavıma az kalmıştı. Eğer buradan kurtulamazsam bir yıl boşa gidecekti. Belkide sınav zamanına kadar yaşamazdım.

''Ahu nerede? Cellat kim?''

''Fazla soru soruyorsun.''

Elimden tutup içeri doğru ittiğinde elektrik çarpmış gibi hissettin. Bunu beklemiyordum. Boş anıma gelmişti. Kapıyı üzerime kitlemişti.  Camdan gidişini izledim.

Kafam çok karışıktı. Ahu neredeydi? Onu neden getirmemişti? Başka bir yerde miydi? Cellat kimdi?  Kafayı yiyecektim.

Bozulmuş olan yatak örtülerini düzelttim ve üzerine oturdum. Yapacak bir şey yoktu? Dayım ne yapıyordu? Neden hala bana ulaşmamıştı? Belkide ben ona ulaşmalıydım. Savaş'ın telefonunu bir şekilde ele geçirmeliydim.

Ritim tuttuğum ellerimi serbest bıraktım. Savaş'ın küçük kütüphanesine baktım. Onun eşyalarına dokunmamı istemiyordu. Onunla aynı havayı solumamı bile istemiyordu. Paylaşımcı biri değildi.

Yalnız, sessiz, intikamcı, az konuşan biriydi.

Yarım bıraktığım kitabı elime aldım. Acaba kızı öldürmüş müydü?

Bir saat sonra yatağa uzanarak dizlerimi karnıma doğru çektim. Akıcı olan kitap bitmişti. Hayal kırıklığına uğradım. Adam sevdiği kızı, buzlarla dolu küvete zorla sokarak boğmuştu. Bu üzücüydü. Kızı boğmasının sebebi ise kızın ondan kaçıp yeni bir hayat kurmak istemesiydi . Bu yüzdende oldukça korkutucuydu. Çok daha kötü olan ise kızın bir mezarı bile yoktu.

Belkide aynı kaderi paylaşacaktık. Mezarım. Bile olmayacaktı.

  Masal bitmişti...

 Hayal bitmişti...

 Rüya bitmişti...

Hayatım bitmişti...

 

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin