BELA

12.7K 567 600
                                    

Senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana çamur görünür.

Mevlana 

Hüzünlü bir ruh, insanı mikroptan daha hızlı öldürür. Okyanusa demir atar gibi içime çöken hüzün mikroptan daha tehlikeli bir düşmandı. Gemim parçalanıyor ve sığ sulara sürükleniyorum. Fırtına başladı ve beklediğim o gökkuşağı, o renk kemeri yoktu. Sadece çakan şimşekler ve yağmur bulutları var tepemde.

Yaşayan herkesle aramda soğuk bir savaş var adeta. Herkes bana düşman. Onlara zarar verebilecek değilim ama sanki zehirli okları olan bir savaşçıymışım gibi beni düşman bellediler ve bana karşı kin güttüler. Eğer benden bu kadar kurtulmak istiyorsalar onlara karşı bir kozum olmalı, değil mi?

Asla ne olduğunu öğrenemeyeceğim bir koz. Ailemin beni korumak adına öldüğü bir koz. Hepimizin dünya kadar zamanımız olsa bile unutamayacağı bir şeyler vardır. Zihnimde sürekli tekrar eden bir kaza ve ölen iki kişi var. Unutmak istediğim en büyük anım oydu. Beraber olduğumuz son anıda oydu. Neden bu kadar acı veriyordu ki? Neden bu kadar acıtıyor? Sevmek bundan sonrada böyle acıtacaksa istemiyorum. Birini ailem diyecek kadar çok sevmek istemiyorum.

Son zamanlarda bana ulaşmak zordu. Kendime başıma çok fazla kaldım. Delireceğimi sandım. Herkesin gözlerinden uzak bir dünyaya sığındım. Yalnız kalabiliyordum orada. O gecelerde zihnimde kanlı katliamlar, izlemeye dayanılmayacak işkenceler olurdu. Azabım duvarlarda yankı bulup bana çarpardı. İnsanlar bunu duymadığı için kendilerini şanslı saymalıydılar. Ama onlar nankördü.

Bunca zorluğu atlattıktan sonra bir katilin beni yaşamdan koparmasına, beni yenmesine izin verecek değildim. Lakin beni zor duruma düşüren o değildi. Beni zor duruma düşüren bir yere ait olmama hissiydi. Hissettiklerimin en fenası. Gündüzleri bir şekilde başa çıkabiliyordum ama geceleri çok kötü oluyor. Uyutmuyor insanı.

Sonra birdenbire ertelenmiş umutlarım saklandıkları kuyudan dışarı çıkıyor ve beni perişan etmek gördüğüm en büyük çirkinlikle zihnime saldırıyorlardı. Umut. Umut önemli olandı, değil mi? Ama insanlar her zaman umudu boşa çıkarmanın bir yolunu buldu. Belki dünyayı daha güzel bir yere getirmeye çabalasalardı şimdi burada olmazdık.

Gerçekleri görmek, canımı fazlasıyla yakmaya başladı.

Kimseye anlatmadığım, kimsenin dinlemek için can atmadığı o sözcükler içimde çığ gibi büyüdü ve bende sustuklarımın altında kaldım.

Alkım, ebekuşağı, ebemkuşağı, eleğimsağma, hacılarkuşağı, meryemanakuşağı, alaimisema. Bunlar gökkuşağının isimleriydi. Altında kaldığım o karlar eriyip de bahar gelecek ve etrafta görebileceğim birçok gökkuşağı olacaktı.

Bütün kahramanlıkları hiçe sayılan, rütbeleri omzundan sökülen ve kılıcına zorbaca el konulan biri gibi duyumsuyorum kendimi. Bir zaman halkın kahramanı iken şimdi hiç kimsesizim ve vatanımdan sürüldüm. Bir çöldeyim. Kum fırtınalarına şaşkın, susuzluğa dayanıksız ve yolumu kaybetmişim. Eşkıyalar yolumu kesmek için bekliyor. Çöl hayvanları tehlikeli, yılanlar bileklerime sarılmış ve ay sanki bu vahşete tanık olmamak için tüm gri bulutlarını önüne toplamış.

Benim yüreğimden zarar görebilecek bir insan tanımıyorum. O kadarda masum olmayabilirim ama kimse bana zarar vermedikçe yüreğim asla kötü bir şey düşünmezdi. Lakin şimdi yüreğimi yokladığımda orada bulduğum şey çok farklı. Taş gibi sert ve katı. Duygusuz. Umuda yeri yok. Tüm o bitkiler ve orman sakinleri yavaşça terk ediyor yüreğimi.

Çoraklaşıyorum.

Ruh halimi etkileyen şey karanlık değil aydınlıktı. Bunun farkına yeni varıyorum. Eğer bir hiçlik aydınlık içindeyse sizi delirtebilirdi ama karanlıksa ve hiçbir şey sevilmiyorsa daha iyiydi. Belki bizi delirtebilirdi ama hepimizi değil. Göremediğimiz için hayal kurabilirdik. Işık bizden çalınsa da hala hayal etme gücüne sahiptik ve dinliyormuş gibi gözüksek bile arka planda hayal kurmamamız için hiçbir sebep yoktu.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin