37

3.9K 329 33
                                    

Özgen, Çağın ile konuşmasını bitirdiğinde derin bir nefes aldı ve göğsünün altında hızlıca atan kalbinin üstüne elimi koyarak bir an için derin düşüncelere daldı.

Bu tür iltifatlara karşı ne ara bu kadar dayanıksız olmuştu?

Özgen kendisini bilen ve sevmeye çalışan birisiydi. Belki geçmişte yaşadıklarından ötürü, asla birisine bağlanmamayı ve her zaman kendi kendine yetinmeyi öğrenmeye çalışmış, aynı şekilde bunu uygulamaya da koymuştu. Böyle iltifatları kendisine her zaman söylediğinden bahsetmiyorum bile, ara sıra başka kişiler de kendisine iltifat ederdi ve Özgen onların sadece haklı olduğunu düşünerek heyecanlanmazdı.

En azından şimdiye kadar.

"Sadece güzel kelimesine tav olman çok aptalca, Özgen Göksel." Diye homurdandı ve resepsiyona talimat verdiği şekilde kıyafetleri kapının dışına bırakılmış hâlde buldu. Boyutlarının doğru olduğunu teyit ettikten sonra kapıyı kapattı, üzerini bir çırpıda giyindi ve ıslak saçlarını gelişigüzel bir şekilde havluyla kuruttuktan sonra otel odasından dışarı çıktı.

Hatırladığı kısımda, otele çoktan vermesi gereken tutarı ödemişti ve bunda Çağın'ın payının olması çok büyük ihtimaldi. Belki, sabah uyandığında bunu unutacağını falan düşünerek hızlı davranmıştı.

Gerçekten de düşünceli.

Özgen içini çekti. Her geçen gün, Çağın'ın bir başka huyunu ve tarafını öğreniyordu. İşin garip tarafı, tanışalı sadece bir aydan fazla olmasıydı.

Dünya gerçekten de garip bir yerdi.

Babasının attığı mesajlara baktı ve onun bir adres verdiğini gördüğünde, bunun Türkiye'de olan şirketinin yeri olduğunu bilerek dudaklarını büktü.

Nasıl bir adam bunları öğrendikten sonra hâlâ işe gitmeyi düşünebilirdi? Sadece onun da bir deli ve kendisi dışında hiçbir şeyi umursamayan bir bencil olduğuyla açıklanabilirdi bu durum.

Özgen, derin bir nefes aldı ve sıktığı ellerini gevşeterek gözlerini kapadı, bir süre sakinleşmek için kendisine süre tanıdı.

Dün olanlar... kendisi bile bunları anlatmayı beklemiyordu.

Belki de yıllar sonra babasını ilk kez gördüğünden ve yüzünde hiçbir suçluluk olmadığından, belki de onun hâlâ kendisiyle alay edip annesinin cesedini hiçbir şeymiş gibi sormasından kaynaklı, bir anda kalbi babasının gelmediği yılların acısıyla dolmuş, yaşadığı tüm o şeyleri düşünürken onca zamandır düşündüğü her şeyi bir anda dışarıya salıvermesine neden olmuştu.

Şu anda hissettiği tek şey ise geride bırakılan çocukluğunun yalnız silüeti ve onun acısıydı.

Hâlâ hatırlıyordu; daha o ilkokuldayken arkadaşlarına övünür, babasının annesini çok sevdiği için evde kalmasını sağladığını söylerdi. Kim bilmiyorum, birisi bunu velisine söylemişti ve o veli o kadar korkmuştu ki, bunu direkt sınıf öğretmenlerine söylemişti. Sınıf öğretmenleri ise kendisini yanına çağırmış, kendisiyle aynı boyda olmak için eğilmiş ve kendisine nazik gözlerle bakmıştı.

"Özgencim," Demişti. "Annen gerçekten hiç evden çıkmıyor mu? Baban mı izin vermiyor buna? Öğretmenine anlatabilirsin, öğretmen seni dinleyecek."

Özgen öğretmenin nazik bakışları ve söylediği sözlerden bir an için korkmuştu ve yanlış bir şey olduğunu düşünmüştü, çünkü hiçbir öğrenci hata yapmamışsa öğretmenin yanına çağrılmazdı.

Bu yüzden sadece ağlamış, bir suçu olmadığını, onları söylemediğini tekrarlamıştı.

Öğretmen de konuşulmayacağını anladığında içini çekmişti. "Gidebilirsin, Özgen." Demişti. "Bu durumu annene soracağım, tamam mı?"

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin