113

1.4K 173 212
                                    

"Selam on ikinci sınıflar! Stres var mı stres?"

"Eğer bir insanoğlu daha kapıdan girdiğinde bunu söylerse yemin ediyorum ebesi ya da annesi demeden tüm sülalesini sike-"

"Günaydın ezikler, TYT full kasmaya başladınız mı?"

"..."

"Bu arada sınıf grubu hâlâ 11-A olarak duruyor, birisi onu düzeltebilir mi?"

"Taha düzeltir eminim."

"Bir arkadaşım TYT'yi çoktan bitirmiş AYT'yi de yarılamış... Ben yaz tatili boyunca yattım amına koyayım, nefes almak için bile zaman bulamadım. Bunlar nasıl her şeyi bitirebiliyor?"

"Of benim bir arkadaşım da böyle... Sırf o çok emek harcadı, sonradan üzülmesin diye sınavda yüksek puan almayacağım."

12-A sınıfı -ne yazık ki artık 11-A değillerdi.- kendi arasında konuşurlarken, okulun ilk günü olduğu için çoğu mutlu değildi ve on ikinci sınıfa başladıkları için de üstlerinde bir stres vardı. Yazın dershaneye gidenler biraz daha rahat olsa da, dershaneye gitmeyenler onları gördükçe moralini ister istemez bozulurken buluyordu ve güne bir sıfır geriden başlıyor, pek de mutlu görünmüyorlardı. Tabii, Taha gibi üç sene sonra yeni çalışan birisi hâlâ pozitif kalmaya çalışıyordu ve sınıfın konuşmalarına da aktif bir şekilde katılarak umursamaz bir imaj çiziyordu.

"Türkçeyi yedim!" Helin, bu kargaşa içinde sınıfa girerken sırasında oturan Çağın'a baktı, heyecanla konuşmaya devam etti: "Artık yazım yanlışlarını ve noktalama işaretlerini yapabiliyorum!"

Çağın: "..."

"Ne güzel." Dedi, başını okuduğu paragraftan kaldırırken. Eliyle şakağını ovuşturdu.

"Ve ben sana bunu iki hafta önce mesaj olarak atmıştım ama cevap vermedin!" Diye homurdandı Helin, çantasını sıraya bırakırken kendisi de gelişigüzel bir şekilde sandalyeye oturdu. Ellerini sandalyenin arkasına atıp sesli bir nefes verdi dışarıya. "Of, sabah kalkıp servise binmek çok yorucu. Bir de kırk beş dakika önce okula geliyorsun, daha fazla uyuyamıyorsun da... Bok gibi bir hayat başlıyor yine."

"Artık akıllı telefon kullanmıyorum." Çağın, onun son dediklerine gözlerini devirirken çantasından tuşlu telefon çıkardı, Helin'e doğru salladı. "Tuşluya geçtim."

"Ah?" Helin afalladı, düşünmeden Çağın'ın elindeki tuşluya uzandı ve oldukça küçük olan telefona baktı. "Bu ne, yeniyor mu?"

"Türkçeyi yiyebiliyorsan bu da yenilebilir." Diye homurdandı Çağın, belli ki tuşlu telefona geçmekten hoşnutsuzdu, Helin telefonu alınca bir bakış bile atmadan tekrar paragrafı okumak amacıyla çevirdi bakışlarını.

"Ama bununla sadece arama yapabilir ve SMS atabilirsin?" Helin, tuşlu telefonun anında açılması ile uygulamalarda dolaştı ve yılan oyununu görünce duraksadı, Çağın'ın umursamadığını görerek oyuna girdi ve oynamaya başladı. "Bir de yılan oyunu oynayabilirsin... Tamam, çok da kötü değilmiş."

"Her neyse, bir sene boyunca bununla idare edeceğim." Dedi Çağın. Sonunda bir şık işaretledikten sonra rahat bir nefes aldı, Helin'e döndü tekrardan. Dikkatle yılan oyununu oynadığını görünce gözlerini devirse de bir şey demedi. "Mesajlarını görmemem de bundan kaynaklı."

"O zaman sorun yok." Helin omuz silkti. "Asıl soru, Özgen bunu biliyor mu?"

"Evet." Çağın, çok bariz bir konuyu konuşuyormuş gibi bir tonda söyledi. "Mesajlarına cevap veremediğim için beni aradı, sonra ona tuşlu telefona geçtiğimi söyledim... O benden daha çok dertli şu anda."

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin