103

1.4K 185 145
                                    



"Onun yüzüne yumruk atmalıydım."

"Mm, üzgünüm."

"Hâlâ öylece gittiğine inanamıyorum... yüzünü perişan hâlde getirmeli ve okul zorbası unvanımın değerini vermeliydim..."

Okulun ikinci dönemi her zamanki hengamesi ile başlarken, okulun ilk gününde öğrenciler çoktan hayattan bıkmış vaziyete geçmişti ve öğretmenler de bu konuda çok rahat değildi. Aksine, her gün onlara on ikinci sınıf olacaklarını söyleyerek baskı yapıyor ve sıkı tutmaları gerektiği ile ilgili laflar söyleyip duruyorlardı.

Özgen için bu konuşma sadece rock türündeki bir ninniydi, ara sıra bağırışlar olması dışında bir sorun yoktu.

Ve bu dönem değişen bir şey varsa eğer, ilk dönemde hâlâ burada okuyan iki kızın, kendileri oldukça yakın arkadaştı, şimdi başka bir okula nakil aldırmasıydı. Özgen, onların oturduğu yerler boş kaldığı için Ahu öğretmen tarafından daha önde oturan kızın sırasına alınmış, yeni bir masa arkadaşı edinmişti böylece.

Bu kişi Osman denen, esmer teninin üzerindeki kömür karası gözleri ile insanların anında sempatik ve canayakın bulduğu birisiydi.

Özgen'in Osman ile bir sorunu yoktu. Aksine, Osman'ın ders arasında bazı zamanlar söylediği komik sözlere gülmemek için kendisini tutmak zorunda kalıyordu ve teneffüste takıldıkları ara sıra anlattığı olaylar da pek bir komikti. Özgen, eğer birisi Osman ile yaşarsa asla yaşlanmayacağını bile düşündü.

Tabii, onun aksine, sıra arkadaşından memnun olmayan bir kişi vardı ve o Çağın'dı. Özgen'in, Osman'ın söylediği bir şeye her güldüğünü gördüğünde -eğer derste değillerse- yanlarına gidiyor ve Özgen'i çekip kendi sırasına götürüyordu bazı bahanelerle.

Özgen'in bununla ilgili bir sıkıntısı yoktu.

Şimdi okullar başlayalı bir hafta olmuş, bir öğle yemeği arasında ikisi de Almanca sınıfına sığınmaşken tek başlarına yemek yiyorlardı. Özgen'in aklına ara sıra uğradığı gibi, o esnada da taksici geldiği için yine sinirlenmişti ve neden onu öylece bıraktığı ile ilgili ağıt yakıp duruyordu.

"Her gün havalimanına gidip onun taksisine mi binmeye çalışsam?" Özgen, karşısındaki Çağın'a bakarken kaşlarını çattı. "Yoksa polise o gün hangi taksiye bindiğimi sorgulatıp evini mi bulsam?"

"Aradan bir hafta geçti, Özgen." Diye mırıldandı Çağın, Özgen'e çaresizce baktı. "Hâlâ sinirin yatışmadı mı?"

"Aklıma geldikçe sinirleniyorum ama." Özgen homurdandı. "Hiçbir şey yapamadım. Eve gidince neler yaptığı da bilinmez çocuklarına..."

"Daha bilmediğin bir sürü şey var." Çağın iç çekti. Çatala bir sarma batırıp Özgen'e uzatırken onun çatalı almadan direkt sarmayı yemesini izledi yumuşak gözlerle. "Belki şu anda bir yerlerde reşit olmamış birileri zorla evlendiriliyor, belki de bir insan öldürüldü... Her şeye gücün yetmez, aynı şekilde senin de yapabileceklerinin bir sınırı olur. Sen o adamı veya ailesini tanımıyorsun, yardım etmek istesen bile onlar senin yardımını hoş karşılamayabilir. Bu yüzden tek yapman gereken kendi hayatını yaşamak."

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin