136

1.1K 142 434
                                    

Özgen'in sakinleşmesi uzun sürdü.

Geçen zamanda ne yaptığını tam bilmiyordu. Aklında kalan tek önemli şey, Çağın'a sarılmışken alnını omzuna yaslaması, boğazından kaçmak için istekle yanıp tutuşan hıçkırıklarını azar azar bırakmasıydı. Kulağında Çağın'ın yatıştırıcı sesi, ensesinde ve yeni uzamaya başlamış saçlarında ise onun eli gezerken sadece derin nefesler alıyor, kendisinin dağılmış fikirlerini toparlamaya çalışıyordu.

Özgen çok fazla ağlamazdı. Çoğu zaman ağlamamak için kendisini sıkar, kimsenin kendisini ağlarken görmesini istemezdi. Belli bir nedeni yoktu bunun, sadece insanların kendisini ağlarken görmesi onu pek iyi hissettirmez, sanki herkes ona acıyormuş gibi düşündürürdü ister istemez. Bu yüzden ilk kez Çağın'ın karşısında ağladığı zaman garip hissettirmişti bu duygu onu. O iyiydi, başkalarına karşı nezaketen gülümserdi ve kötü yanını asla açığa çıkarmazdı. O zaman neden Çağın'ın karşısında iken kendisini tutamıyordu? Babasının karşısında bile ağlamamışken, kendisini sonuna kadar tutmuşken, bir süre daha bekleyemez miydi? O kadar mı güçsüz düşmüştü ya da bu kadar mı bağlanmıştı bir insana?

İkisinin de pek sağlıklı geçmişleri olmadığının farkındaydı. Ailevi sorunlarla baş ediyorlardı, içlerinde izi kalacak bir yara vardı ve Özgen, yıllar geçse de bunu unutabileceğini sanmıyordu. Şimdi ise aklı yine kötü fikirler ile dolmuştu, ne yaparsa yapsın aklından gitmeyen, uzun zamandan sonra tüm baskıcılığı ile gelen o sorular vardı.

İkiniz de hayatı çocuk oyuncağı mı sanıyorsunuz? Ölüm döşeğinde olan baban bile bir acıma belirtisi göstermeden seni asla sevmediğini söyledi. Kan bağın dahi olmayan bir insandan nasıl bu kadar medet umabilirsin? Bu çok saçma değil mi?

Onun karşısında böyle çaresizce ağlaman çok acınası. Kim bilir aklından neler geçiyordur, senin çok zayıf birisi olduğunu düşündüğü gözlerinden bile belliyken, onun bıkkın yüzünü daha da asmaya hakkın var mı?

Özgen, bunların gerçek olmadığını söylemek istiyordu. Şimdi aklı tamamen babasının ona söyledikleri ve hâlâ kendisine ait olmayan sevgideyken, başka birisi tarafından sevgiyle sarılmak çok imkansız geliyordu.

Herkes öldü, dedi o ses. Bunu fark ettin mi? Herkes teker teker ölüyor, ya sıra Çağın'da ise? Ya o da senin yüzünden ölürse?..

Sonra o ses daha çok uğuldadı başında. Özgen, Çağın'ı tutan elleri sıkılaşırken gözlerini korkuyla açtı. Hıçkırıkları arasında nefes alamadığını hissetti.

Herkesin ölümünü görmek çok kötü. O zaman ilk başta sen öl, böylece hep acı çeken sen olmazsın.

"Hayır," Diye mırıldandı Özgen, yavaşça. Kaotik dünyanın bu düşünceler sonrasında yavaşça netleşmeye başladığını hissetti. Ağlamaktan ağrıyan gözlerini kırpıştırdı, Çağın'ın kendisine seslenmesini umursamadan başını onun boynuna gömdü. "...İnsanları yalnız bırakmayacağım."

Yine acı çekeceksin. Özgen, düşüncelerinin hâlâ kafasında yankılandığını hissettiğinde daha kötü hissetti. Ne yapacağını bilemedi. Acı çekmeyi göze alabilir misin? Daha doğrusu, bunu kaldırabilir misin?

Bu düşünce ile bir an boşluğa düşmüş gibi bir afallama sardı vücudunu. Çağın'ı sıkı sıkıya tutan elleri yavaşça gevşedi, elleri iki yanında sallanmaya başlarken tek taraflı sarılmayı kabul etti istemsizce.

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin