78

2.3K 211 234
                                    

"Kendine dikkat et, yemek yapabiliyor musun? Eğer yapamıyorsan söyle, Çağın okulda sana yaptığım yemekleri göndermeme yardımcı olur."

"Alâsını yapıyorum, Nur Abla. Dert etme sen, bir gün senin için de yemek yaparım hatta."

Nur, Özgen'in gerçekten iyi olduğunu onayladığında rahat bir nefes aldı ve yakasını düzeltip geri çekildi. "Tamam o zaman." Dedi, biraz isteksizce. "Soner erkenden işe gitti, bu yüzden sana veda edemiyor. Ama eminim o da seni çok sevdi, burada kalmanı isterdi."

"Dediğim gibi, başka bir zamana." Özgen, ışıltılı bir gülümsemeyle Nur'a baktı ve ayakkabısını giyindikten sonra Çağın'ın annesine tembihlerini duvara yaslanarak dinledi. Anne ve oğulun etkileşimine biraz melankoli ile baktı.

Çağın da ayakkabısını giyinip Özgen'in yanına gittiğinde, Özgen son kez Nur'a el salladı ve merdivenlerden hızla aşağı inmeye başladı.

"Hadi, ilk kim aşağı inerse o yemek ısmarlayacak!"

Çağın, onun çocuk oyunlarını umursamadan yavaşça indi merdivenlerden. İkisi de binadan çıktıklarında, Özgen huysuzca Çağın'ın koluna girdi.

"Bana yemek ısmarlayacaksın seni oyunbozan." Diye homurdandı, başını omzuna yaslarken. "Merdivenlerden birazcık daha hızlı inemiyor musun? Neden tüm hevesimi kursağımda bırakmak zorundasın?"

"Enerjimi başka şeylere saklıyorum."

"Oh~ anladım, onun için saklıyorsun." Özgen güzelce gülümsedi. Gözleri yukarı doğru kıvrıldı. "Sen de az değilsin, sevgilim."

Çağın: "..."

"O anlamda dememiştim."

"Mm, tabii ki de o anlamda demedin. Anlıyorum!"

Çağın gerçekten de ağlamak istedi.

Daha birkaç gün önce uysal, itaatkâr Özgen nereye gitmişti?! Dönemden döneme atlama bir insanı bu kadar çok değiştirebilir miydi?!

Ancak Çağın sadece içini çekip Özgen'in gülen yüzüne baktığında sessiz kalabildi.

Pekâlâ, o mutlu olduğu sürece.

"Hey," Dedi Özgen. "Şimdi sınavlar da bitti ya, planladığımız gezmeyi yapsak mı?"

"Hm?" Çağın, başını Özgen'e doğru çevirdi. "Nereyi gezeceğiz?"

"Lunapark gibi yerleri gezmek istemiyorsun." Özgen biraz üzülse de bu duruma, önerilerini sunmaya devam etti: "Bir kafeye gidip oturabiliriz, İstanbul'u ikimiz gezebilir ve vapur seferi yapabiliriz. Alışveriş merkezine gidip oranın oyun merkezlerinde oyunlar oynayabiliriz. Ya da..." Gülümsedi. "Korku Evi'ne gidebiliriz!"

Çağın: "..."

"Hayır, Korku Evi'ne gitmiyoruz."

"Ama neden?" Özgen, başını Çağın'ın omzundan çekerken ona şaşkın bir bakış attı. "Korku filmi izlediğimiz zamanı hatırlamıyor musun? O sırada her şey güzeldi – şey, uyumuş olabilirim yanlışlıkla ama benim elimde olan bir şey değildi. Korku filmi çok sıkıcıydı!"

Çağın, korku filmi anısı aklına gelirken yüzü bir tencerenin dibi kadar siyah oldu ve Özgen'e daha fazla bakmadı. "Hayır, gitmeyeceğiz." Diyebildi sadece.

Hayaletler ve doğaüstü yaratıkları konu alan filmlerden korktuğunu söyleyemedi.

Özgen de onun ifade değişikliğini yakaladı ancak daha fazla üstüne gitmedi. Sadece içini çekerek başını tekrar omzuna yaslayabildi.

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin