73

2K 242 169
                                    

Çağın uyandığında, baş ağrısının çok daha iyi olduğunu hissetti ancak vücudu hâlâ halsizdi ve hiçbir şey yapmak istemiyordu. Sanki gözlerine bir ton ağırlık asılmış, onları açmak çok zormuş gibi bir süre mücadele etti.

Sonunda gözlerini açabildiğinde, Özgen'in yanında yatar vaziyette olduğunu ve elindeki telefonu tutarak birisiyle yazışıyormuş gibi ellerini durmadan ekranda hareket ettirdiğini gördü.

Çağın, bir an için Özgen'in gerçekten de burada olup olmadığını anlayamadı ve onu kendisinin evine getirdiğini bile hatırlayamadı. Burnundan bir ses çıkarırken huysuzca başını Özgen'in omzuna sürttü.

"Kiminle mesajlaşıyorsun?" Diye homurdandı. Daha yeni uyandığı için sesi hâlâ kısık ve boğuk geliyordu, Özgen böyle bir sesi bir anda yakınında duyduğunda irkildi ve elindeki telefonu tutamayarak yüzüne düşürdü.

Özgen: "..."

Burnunun kırıldığından şüphelenerek telefonu ifadesizce eline tekrar aldı.

Ancak Çağın, kendi suçunu bilmiyor gibiydi ve başını Özgen'in omzuna biraz daha sürttükten sonra yorulmuş gibi durdu, derin bir nefes aldı ve hafif mayışık gözlerle Özgen'e baktı. "Sana bir soru sordum."

"Soren ile." Özgen, onun kedi gibi kendisine sırnaşmasına izin verdi ve bakışlarını telefon ekranına geri çevirdi. "Benden resminde yardımcı olmak için İngiltere'ye gelmemi istiyor."

Bu sözler Çağın'ın kulaklarına girdiğinde, bir anda ayılmış gibi uyku mahmuru bakışları aydınlandı ve bal rengi gözleri karşısındaki insana bakarken güneş gibi bir sıcaklık yaydı.

"Olmaz." Dedi.

"Ben de öyle dedim..." Özgen içini çekti. "Başka bir yarışmaya girecek, sanırım bir kızla iddiaya girmiş birinci olmak için... O yüzden illa yardım etmem gerekiyormuş."

"O zaman o gelsin buraya."

"Ailesi izin vermez."

"O zaman gelmesin."

"O da olmaz ki..." Özgen bir an düşündü. "Ailesiyle ben mi konuşsam acaba?" Diye mırıldandı. "Ama benim sözüme neden güvensinler ki?"

"Neden güvenmesinler?" Çağın, Özgen'in özgüveni düşük hâllerine karşı çaresiz hissetti ve içini çekti. "Sen muhteşem birisisin, kim sana inanmamazlık yapabilir?"

"Ama her şeyi berbat ediyorum." Özgen içini çekti. Mavi gözleri yorgunca Çağın'a baktı. "Baksana, sınavların benim yüzümden kötü geçti. Bununla kalmadı gittin üstüne hasta hasta girdin sınavlara... Eve geldiğinde de çalışamadan yorgunluktan uyudun. Bunlar benim suçum değil de ne?"

Çağın, onun yine kendisini suçlamaya başladığını fark ettiğinde kaşlarını çattı. Anında olduğu yerde döndü ve Özgen'in üstünde yine yer edinirken alnına sesli bir öpücük kondurdu.

"Fotoğrafçı kadın resimleri atmış mı?" Diye sordu, Özgen'in söylediklerini bilinçli bir şekilde görmezden gelerek. "Eğer atmışsa çekindiğimiz fotoğrafları babama gönderebiliriz."

"Telefonun bozuk değil mi?" Özgen'in zaten az olan konsantrasyonu bu sözlerle beraber konudan saptı ve anında Çağın'a ayak uydurdu. "Nasıl göndereceksin babana?"

"Senin telefonundan?" Çağın gülümsedi, onun şaşkın bakışlarını görünce dayanamayarak başını hafifçe indirip Özgen'in dudaklarını kendi dudakları arasına hapsetti.

Özgen, onun anlık hareketlerine karşılık gözlerini hafifçe kaldırıp Çağın'ın yüzüne baktı ve sonunda pes etmiş gibi ellerini Çağın'ın boynunda birleştirdi, dudaklarını aralayarak Çağın'ın istediği gibi kendisini öpmesine izin verdi.

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin