Özgen oradan ayrılıp nasıl boğaz kenarına geldiğini çok fazla hatırlamıyordu.
Önceki gibi neden babasının duygusuz olduğunu, her zaman onu önemsemediğini veya ona asla sevgi göstermediğini sorgulamadı bu sefer ancak. Boş bakışlarla karşısında akşam ışıklarıyla aydınlatılmış manzaraya baktı ve bir şey düşünmeden o şekilde kaldı.
Telefonunun zil sesi onu gerçeğe getirdi ve başını biraz çevirip yanına koyduğu telefonda 'Çağın' ismini gördüğünde açmak istemedi, kilit tuşuna basarak aramayı sessize aldı ve bakışlarını tekrar önüne çevirdi.
Ancak Çağın cevap almadan bırakmak istemiyor gibiydi ve tekrar tekrar aramaya devam etti.
Özgen: "..."
Sadece aramayı cevaplayabilirdi.
"Özgen?" Kulağını anında endişeli bir ses doldurdu ve Özgen'in boş bakışları anında depreme yakalanmış gibi sarsıldı, gözlerini birkaç kez kırptı ve sesten gelen huzurun tadını çıkarırken firar etmek isteyen gözyaşlarını gözlerinde tutmaya çalıştı.
Yine de görüşü bir anda bulanıklaşmıştı ve Özgen neden tekrar ağlamak istediğini bile anlamadı.
Çok fazla ağlamayı sevmezdi. Her şeye alayla yaklaşmayı daha kolay bulurdu ve üç senedir de bu şekilde kendisini tutarak ağlamamakta ustalaşmıştı.
Ama şimdi, babasına çıkıştığındaki gibi sinirle gelen gözyaşları değil, içten gelen bir ağlama isteği hissediyordu.
Bir insanın sesi nasıl bu kadar güven verebilirdi?
Özgen bunu anlamadı ve hayatında ilk kez deneyimlediği için beceriksiz bir şekilde sadece gözyaşlarını tutmaya devam edebildi.
"Mm." Diye mırıldandı, boğuk bir sesle. Kendisini o kadar sıkıyordu ki, sesi bile genizden gelmişti.
Çağın da onun kulağa garip sesini duymuş olmalı ki, "Ne oldu?" Diye sordu. "Akşam yemeği bitti mi?"
"Bitti." Özgen, elleriyle gözlerine baskı yaptı ve kısık bir sesle mırıldandı. "Özür dilerim, cevap vermedim."
"Sorun değil." Çağın, onun neden cevap vermek istemediğini anlamış gibiydi ve "Ağlıyor musun?" Diye sordu. "Bu yüzden mi bana cevap vermedin? Ben seni ağlarken duymayayım diye?"
Özgen, onun söylediklerine karşı bir şey söylemedi ama sessizliği bir cevap olarak verilebilirdi.
"Aslında ağlamıyordum." Diye mırıldandı, en sonunda. "Sadece... O kadar karışık ki kafam, senin derdin yokmuş gibi bir de üstüne dert eklemek istemiyorum."
Çağın, onun söyledikleriyle derin bir nefes aldı. "Ve sonra?" Diye sordu. "Yarın hiçbir şey olmamış gibi yanıma mı gelecektin?"
Özgen, onun sorusunu duyduğunda, Çağın'ın kızgın olduğunu hissetti ve zaten kırılmış olan kalbi biraz daha endişeli hissetti.
"Özür dilerim." Dedi tekrardan, başka ne söyleyeceğini bilmiyordu. "Kızdın mı?"
Çağın cevap veremeden, "Hayır, söyleme." Diye mırldandı, boş boş. "Kızmış olsan bile kızmadım, de, tamam mı?"
Onun daha da kötü gelen sesiyle Çağın daha da endişeli hissetti. "Kızmadım." Diye mırıldandı. "Neredesin sen şu anda?"
"Boğaz kenarı," Özgen bu sefer sorusunu yanıtladı. "Boğaz bu saatlerde oldukça güzel görünüyormuş. Bir ara beraber gelelim..."
"Tamam, bana konumunu at." Dedi Çağın. "Şimdi yanına geleceğim."
Özgen, onun söyledikleriyle şaşırırken kapattığı gözlerini hızla açtı ve geri göndermeye çalıştığı gözyaşları da bu hareketle beraber bilinçsizce akmaya başladı. "Hayır..." Diye mırıldandı. "Gelme, olur mu? Sorun yok, iyi olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
başyapıt ≡ bxb
Historia CortaOkul zorbası olarak bilinen Özgen, öğretmenler tarafından kötü örnek olarak kullanılan çocuktu: Notları hiçbir zaman yüksek değildi, dersten kaçardı, kaçmadığı zaman derslerde uyurdu ve öğretmenlerin dediklerini pek takmazdı. Diğer okullardan öğrenc...