85

1.8K 212 164
                                    

Özgen'in saçlarını boyatmasından birkaç gün sonra okuldaki insanlar çoktan onun saçını kızıla boyadığını görmüşlerdi ve bu değişiklikten cesaret alan bazı kızlar birkaç gün boyunca Özgen'in yanına gelip onunla konuşmaya başlamıştı. Aynı şekilde, bazı erkekler de onunla şakalaşmaya başladığında sınıfın ilk baştaki gergin ortamı gün geçtikçe yumuşamış, artık Özgen'in gerçekten de kötü birisi olmadığına inanmaya başlamışlardı.

Bunda Taha'nın etkisini yok saymamak gerekiyordu.

Gerek itiraf sayfalarında gerekse arkadaş ortamlarında öve öve bitiremediği arkadaşlığı merak edilmişti ve sonunda Özgen ile yakınlaşma çabasına kadar ilerlemişti bu durum. Çağın'ın Özgen ile güldüğü anların da fazla oluşu göze alındığında, kimse Özgen'den şüphe duymuyordu artık.

Bu durumda Özgen'in hem mutlu hem de sıkıntılı hissetmesi kaçınılmazdı.

Mutluydu, çünkü artık daha fazla arkadaşa sahip olduğu söylenebilirdi ve herkes köşe bucak kendisinden kaçmıyordu.

Ancak sıkıntılı tarafı daha fazla basıyordu çünkü her bir öğrenci yanına geldiğinde, yanındaki Çağın'ın moralinin anında düştüğünü ve onlara bakmadan başka işlerle uğraşmaya başladığını görüyordu.

Belli ki yalnız kalacakları küçük anı bozan bu öğrencilere içten içe nefret beslemeye başlamıştı.

Özgen bunu nasıl düzeltebileceğini bilmiyordu ve en sonunda okul çıkışında Çağın'ın çantasını ondan önce alıp omzuna astı, onun ifadesiz yüzüne çaresizce baktı.

"İstiyorsan birkaç dedikodu falan çıkarmak için dövüşmüş gibi yapabilirim." Dedi Özgen, içini çekerek. "Böylece gelen kişiler de gelmez bir daha."

"Saçmalama." Çağın bu teklifi duyduğunda bir aptala bakarmış gibi baktı Özgen'e. "Yeni yeni bu unvandan çıkıyorsun, işleri tekrar berbat etmemelisin."

"Ama üzgünsün." Özgen ciddiyetle söyledi.

"Üzgün değilim." Çağın, onun kaşları çatık ifadesine baktı ve parmağını kaşları arasına bastırarak düzeltmeden edemedi. "Sadece ikimizin yalnız kalacağı anlar onlar tarafından berbat ediliyor, bu yüzden biraz sinirliyim."

"O zaman kaçalım." Dedi Özgen, biraz düşünceli bir şekilde. "Okuldan kaçmak demiyorum tabii ki –böyle yalnız kalabileceğimiz bir alan varsa okulda oraya gidebiliriz."

"Okulda öyle bir yer en fazla sığınma odası olabilir." Çağın, onun düşüncesine karşılık güldü. "Okulda öyle bir yer yok, her yer herkese açık."

"Tuvalet kabinine sıkışabiliriz-"

"Lağım kokusunu o kadar uzun süre çekemem."

"Aman, ne olacak, beni koklarsın." Özgen elini salladı. "Çok güzel kokarım, bil diye söylüyorum."

"Biliyorum." Çağın gülümsedi. "Fesleğen gibi kokuyorsun böyle, insanı sakinleştiriyor."

"Fesleğen?" Özgen şaşırdı, başını indirip kolunu kokladı ve kaşlarını çattı. "Hayır, Aloe Vera özlü duş jeli kullandığıma eminim..."

Çağın, onun cidden kendisini kokladığını gördüğünde güldü ve "Hadi, gidelim." Dedi. "En olmadı seni saklarım bir yerlere. Kimse görmez böylece."

"Üniformanın içine girebilirim." Özgen, üniformasının eteğini çekiştirip uzamasına neden olurken başını eğdi ve üniformanın içine baktı. "Bence sığabilirim-"

O daha konuşmasını bitiremeden, üniforma elinden alındı ve dışarıdan gelen ayak sesleriyle beraber eğildiği yerde endişelenerek kalkmaya çalıştı. Ancak sonunda, dengesini eğildiği için tam olarak sağlayamadı ve yüzünü direkt karşısındaki pantolona çarptı.

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin