121

1K 181 178
                                    

Çağın için Özgen'in kendisini erkekler tuvaletinden çıkartmasından sonra her şey bir rüyadan uyanmak gibiydi -uyandığında her şeyi hatırlayabilecekken aklına gelen başka bir şey yüzünden tüm rüyayı unutmaya yüz tutmuş, bu hisle öylece kalakalırken kendisini rüyayı hatırlamak için zorlamıştı.

Taha'nın Esra öğretmene gittiğini ve kendisi ile ilgili bir şeyler söylediğini hayâl meyal hatırlıyordu. Sonra Özgen de öğretmene bir şeyler söylemiş -oldukça sert bir ses tonuyla- ve onu çağırdığı taksiye bindirerek bir hastaneye götürmüştü. Çağın, kendisine bakan bir hemşirenin koluna serum taktığını, sonra da gözlerinin yavaş yavaş kapandığını net bir şekilde hatırlayabiliyordu sadece.

Şimdi ise gözlerini yavaş yavaş açtığında ilk başta ortamın tamamen bulanık olduğunu hissetti. Sonra art arda gözlerini kırpıştı ve ortam daha da netleştiğinde gördüğü ilk şey bir örtüyle örtülmüş bedeni oldu. Çağın, kolunda bir serum olduğunu görerek başını yana çevirdi ve bir süre afallamış bir hâlde baktı.

"Sonunda uyandın." Diyen ses ile bakışları anında sesin sahibine döndü, tekli koltukta bacaklarını birbirine çekmiş vaziyette oturan Özgen'i gördü. "Bir an Uyuyan Güzel gibi sonsuz uykuya dalacağını düşünmüştüm."

Özgen, Çağın'ın kendisine şaşkın bakışlar yolladığını gördüğünde çaresiz hissetti. Ayaklarını yere indirirken oturduğu yerden kalktı, Çağın'ın yanına ilerledi ve elinin tersini Çağın'ın yanağına koydu. "Daha iyi hissediyor musun?"

"Mm." Çağın, yanağındaki el ile beraber gözlerini tembelce kıstı, kendisine uykulu bir şekilde bakan Özgen'e döndü. "Ne zamandır uyuyorum?"

"Sen uyuduğunda saat 10.34'tü." Özgen mırıldandı, cebinden telefonunu çıkarıp saate baktı. "Şimdi ise saat 17.46. Beş saati aşkındır uyuyorsun."

Çağın, bu sözlerle beraber kıstığı gözleri genişlerken, "O kadar oldu mu?" Diye sordu, hayretle. "En fazla bir saat uyumuşum gibi hissediyorum."

"Birkaç gündür uyumadığın için böyle hissetmen normal." Dedi Özgen, hâlâ depresif dönemde olduğu için gelen uyku hissini atmaya çalışarak alnını sıvazladı. "Doktor tansiyonunun düştüğünü söyledi, bu da sende kalp çarpıntısı ve baş dönmesine neden olmuş. Tabii kaç gündür beynini aralıksız kullandığın için zihinsel yorgunluk da eklenince, bir anda patlak vermiş hepsi. Dengesiz beslenme ve çok fazla stres kaynaklı oluyormuş bunlar da çoğunlukla. Tanrı'ya şükür, başka bir şeyin yok. Birkaç gün düzenli uyuyup iyi beslenir ve o koca beynini bir süre kullanmazsan eski hâline dönermişsin."

Çağın, Özgen'in söylediklerine başını salladı ve bakışları küçük alanda dolaştı. "Şu anda acilde miyiz?" Diye sordu.

"Mm." Özgen onayladı, iki tarafı gösterdi eliyle. "Yanlarında hastalar var," Diye fısıldadı. "Birisinin poposuna çay fincanı yapışmış şu hızlı ve dayanıklı yapıştırıcı ile. Doktorlar bayağı bir gürültü yaptı. Adam bir de tuvaletini de yapamıyor bu yüzden..." İç çekti. "Biz de kendimizinkini dert sanıyoruz."

Çağın: "..."

"Ne yaptılar sonra peki?" Diye sordu, merakla.

"Yani, bilmiyorum..." Özgen saçını kaşıdı. "Sonra uyumuşum. Ama şimdi çay fincanını çıkarmış olmalılar, adam yatıyordu yatağında rahat rahat."

Çağın, onun sözleri ile üzülse mi gülse mi bilemedi. Sadece, "Peki babam geldi mi?" Diye sorabildi. Bakışları etrafta dolaştı ancak birisini göremedi. Kalbinde garip bir kayıp hissi belirse de, bunu dışa yansıtmadı.

Özgen, bu soruyla beraber duraksasa da, "Burada." Diye mırıldandı. Bakışlarını Çağın'dan başka yöne çevirirken iç çekti. "Birisiyle konuşmak için ayrıldı, gelir şimdi."

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin