131

1.3K 146 319
                                    

Özgen'in Türkiye'ye gelişinden sonra günler hızla ilerlemeye devam etti. Çağın, birinci dönem bitimi yaklaştığı ve TOEFL ile IELTS sınav tarihlerine de çok az kaldığı için başını derslerden kaldırmıyor, Özgen ise İngilizce konusunda ona elinden gelen yardımı yaparak boş zamanını az da olsa sevgilisi ile geçirme imkânına sahip oluyordu.

Bunun dışında, Özgen, boş zamanlarını, yaz tatilinde gittiği tiyatroya kısa ziyaretler ve Bay Vinn'in kendisinden istediği görevleri yaparak dolduruyordu. Neyse ki Bay Vinn'in istekleri çok zor değildi şimdilik, Özgen her görevi kolaylıkla yapabiliyordu.

Aynı şekilde, bu görevler sonrasında çıraklar arasında bir grup kurulmuştu ve Özgen, diğer iki kişiyle daha çok yakınlaşmayı başarmıştı. Gerçek hayatta oldukça asosyal görünen Vivian'ın grupta en çok mesajı atan kişi olması ise biraz şaşırtıcı bir durudumdu -ancak Özgen buna çok takılmadı, sonuçta gerçek hayatta konuşamayıp sanal ortamda rahatça konuşabilen yüz binlerce insan vardı.

Şimdi ise Özgen, çıraklar ile yaptığı kısa bir mesajlaşmadan sonra uzun zamandır boşladığı 2048 oyununu oynuyordu. Bağdaş kurarak oturduğu sandalyeyi, 512 sayısına geldiğinde hareket ettirdi, bakışlarını telefondan kaldırırken derin bir konsantrasyon ile başını eğmiş, test kitabındaki soruya bakan Çağın'a çevirdi hafifçe.

"Bir hafta sonra yılbaşı," Diye mırıldandı Özgen, tembelce. Çağın'ın kendisine bakmadığını gördüğünde dudakları büzülse de, bir şey demeden o da başını indirip oyunu oynamaya devam etti. "Bu sene bir şey yapacak mıyız? Geçen sene öylesine geçiştirmiştik."

"Zaman yok." Çağın, Özgen'in sözleri ile mırıldandı. Bakışları, soruyu hızla okurken Özgen'in sözleri bir etki etmemiş gibiydi. Sadece soruyu çözmek için kalemini hareket ettiriyordu kağıdın üstünde hızla. "Ders çalışmam lazım, konular yetişmeyecek yoksa."

"...dört yılın konusunu ezbere biliyorsun, şapşal." Özgen, Çağın'ın sözlerine karşı diyecek bir şey bulamadı. Huysuzca baktı. "Edebiyat hariç tüm yazılıların yüzdü. On ikinci sınıf konularının tamamını bitirdin!"

"...TYT'ye ne kadar çalışırsan çalış her türlü yanlışın çıkıyor." Diye mırıldandı Çağın, yavaşça. "Çoğu şeyi bildiğimin ben de farkındayım... ama deneme çözüp de yanlışım çıkınca hiçbir şey bilmediğimi düşünüyorum."

"Şimdi sana çok önemli bir soru soracağım." Dedi Özgen, ciddiyetle. Telefonu masanın üstüne bıraktı. Dirseklerini dizine yaslarken bedenini hafifçe öne eğdi, kısık gözlerle Çağın'a baktı. "Kaç yanlışın çıkıyor?"

"..." Çağın bir an duraksadı. "On beş ile beş arasında gidip geliyor." Dedi, bunu düşündüğünde yine sinirli hissetti. "Çoğu önceden çalıştığım konular, neden denemede yanlış çıkıp duruyor anlamıyorum."

"Canım," Diye mırıldandı Özgen. Çağın'ın sözlerinden sonra bir baş ağrısının geldiğini hissetti. "Bana o denemeyi verseler sadece Türkçe kısmını yapabilirim, ki kim bilir kaç yanlışım çıkar, ama sen yüz yirmi sorudan on beş ile beş arası yanlışın çıktığı için mi bu kadar mutsuzsun?" Gözlerini irileştirip başını iki yana salladı. "Sen çıldırmışsın."

"Sadece..." Çağın, Özgen'in sözlerini duyduğunda dudaklarını birbirine bastırdı. Gözlüğünü gözlüğünden çıkarırken burun kemerini ovuşturdu eliyle. "Çabalarımın karşılığını alamıyormuş gibi hissediyorum." Duraksadı. "Arın var ya hani... Geçen gün okulda yapılan deneme sınavında sayısalın tamamını doğru yapmış. Ama kime sorsan çalışmadığını, sabah akşam çizgi film izlediğini veya defterine bir şeyler yazdığını söylüyor... Kendime bakıyorum, gece gündüz çalışsam bile sayısalda tamamını doğru yapamıyorum." Burun kemerindeki eli yavaşça gözlerine gitti, bal rengi gözleri kapanırken göz kapaklarını ovuşturdu. "Tamam, o bir dâhi, anlıyorum ama... Bu durum biraz gururumu kırıyor."

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin