14

6.3K 549 90
                                    

Çağın'ın beklentileri pek de yüksek değildi.

Bunun sebebini söylemek biraz utanç verici olsa da Çağın, Özgen'in sadece hobi olarak resim yaptığını ve onun görünüşü ve anlık bir etkilenme yüzünden onu çizmek istediğini düşündü. Nitelikli bir okula gelen çoğu kişi sanattan pek anlamazdı; çoğu zaman derslerine odaklanırlardı ve sanatı bir hobi olarak düşünürlerdi.

Eğer Özgen nitelikli bir okula girebiliyorsa aslında çalışsa istediğini yapabileceğini kanıtlıyordu. Ancak daha sonra, lisedeki dersler belki de onun için zordu, ders çalışmayı bıraktı ve okul zorbası adının hakkını vererek derslere girmedi, okul üniforması giymedi ve kavgalara karışmasa bile diğerlerinin kurbanı olduğu için herkes tarafından yaklaşılmaması gerekenler listesine girdi.

Çağın, eğer Özgen kendine gelip bu tür bir teklifte bulunmasaydı ve kişiliği ile görünüşü söylentilerden farklı olmasaydı asla Özgen'in dikkatini çekmeyeceğinin farkındaydı. Görünüşü ne kadar beğendiği tip içerisinde yer alsa da zorba ve asi birisini sevecek kadar aptal değildi.

Her neyse, sonuç olarak Çağın, Özgen'in teklifini şu ana kadar asla ciddiye almamıştı. En fazla ne çizebilirdi ki? Eli yetenekli olsa ve resmi hobi olarak çizse bile o kadar yüksek beklentisi yoktu. En fazla gözleri falan benzetilirdi. Bu yüzden reddetse de pek üzülmedi veya Özgen'in ısrarını umursamadı. Hatta sonunda kötü ihtimaline karşı Özgen'in kendisini çizmemesinin ve sonra hayâl kırıklığına uğramamasının daha iyi olduğunu düşündü.

Ancak gözlerini açtığında gördüğü manzara tüm düşüncelerini yerle bir eden tayfun gibiydi. İlk başta beyni boşaldı, hiçbir şey düşünemez oldu. Daha sonra kalbi, bir çekiçle vuruluyormuş gibi her saniye daha hızlı atmaya ve kulaklarında gümbürtüsü yankılanmaya başladı.

İlk başta gördüğü şey, duvara yarı yaslanmış vaziyette duran bir tuvaldi. Tuvalin üstünde küçük bir sokak tasvir edilmişti. Sokağın canlılığı gören insanların neşeli hissetmesine ve sanki oradaymış gibi bir duyguya kapılmasına neden oluyordu; önde duran, tüyleri karmakarışık bir sokak kedisi kaldırıma yaslanmış ve yeşil gözleri yarı kapalı bir şekilde direkt sana bakıyordu. Kafeden girip çıkan insanlar ile yandaki markette yorgunlukla duvara yaslanmış market sahibi vardı.

Çağın, bu resimden gözlerini zorlukla çektiğinde her resimde oldukça fazla süre harcayabileceğini asla düşünmemişti!

Hepsi sanki bir hikâyeyi anlatıyordu, kullanılan renkler bazen canlı, bazen karanlık, bazen umudu tasvir ediyordu. Çağın resimden anlamasa bile her birinin harika eserler olduğunu bilinçaltında biliyordu.

Ters çevrilmiş bir kilisede sırtı aya dönük bir aziz, yerdeki gölgesi yavaşça hareket ediyor ve sanki onun günah işlemesini istiyormuş gibi kilisenin dışını kapsıyordu; bir gölün içinde duran yarı çıplak kadın, elleriyle göğsünü örtmüş ve gündüzün içindeki geceyi açığa çıkartarak koyu gözlerini göle dikmişti; eski püskü bir evde yarı yenmiş küflü ekmekle beraber yatağın kenarına yaslanmış, sakalı kirli yaşlı bir adam özlemle dışarı bakıyordu, ayakları yoktu ve kimsesi olmadığı belliydi, onu dışarı çıkaracak kimse yoktu; tahtta oturmuş kral, yanındaki boş koltuk için savaşan kadınlar yerine altındaki astlarıyla ilgilenirken bıkkın bir yüz ifadesi takınmıştı...

Her zaman diliminden, her olaydan ve her duygudan farklı bir anlamlar çıkarılan bu tablolar dışında soyut tablolar da fazlalıktaydı. Çağın, onları sadece üstünkörü boyanmış resimler olarak algıladı da emindi ki bir usta gelip bu tabloyu görse anında heyecanlanır, çığlıklar atardı.

Bunların dışında, kara kalem denemeleri mantar panoya asılmıştı. Bazı yarım bırakılan eskizler de vardı ve en köşede, bazı insanların çizimleri vardı.

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin