Özgen, Çağın'ın imalı bakışlarından kaçınmak için bir süre etrafta dolaştı ve sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi tanıdığı kişilerle konuştu. Sırf Çağın ona bakarken 'Majesteleri' demesin diye Megan ile bile konuştu.
"Şu sıralar hava biraz kapalı, değil mi? Hava durumu yağmur yağacağını söylüyor..."
"İngiltere'ye her zaman yağmur yağar, Özgen."
"..."
"Benim vaktimi boşa harcama." Megan yüzünü buruşturdu, Alena'yı tutup Özgen'den uzaklaştırırken homurdandı. "Erkek arkadaşının yanına git. Konuşmaya başladığından beri sana bakıp garip bir şekilde gülümsüyor... onu delirttiğinden şüpheleniyorum."
Böylece Özgen, Megan tarafından kovuldu ve sınıfındaki birkaç öğrenci ile boş boş konuştuktan sonra arkasında duran Çağın'a dönmek zorunda kaldı. Onun, Megan'ın dediği gibi kendisine gülümseyerek baktığını gördüğünde ürperdi. Gergin bir şekilde Çağın'a baktı.
"Ee," Dedi. "Sevdin mi partiyi?"
"Evet." Çağın anında cevapladı, başını salladı. "Hiçbir şeyden korkmadığım ve bir travmam olmadığı için burası gözüme çok güzel geliyor. Cidden sevdim."
Özgen: "...öyle demek istemediğimi biliyorsun."
"Hmm, nasıl demek istedin?" Çağın kaşlarını kaldırdı. "Erkek arkadaşının aslında küçükken hayaletler tarafından kovalandığını da mı söyledin yoksa?"
"...öyle bir şey demedim!"
"Ah, geçenlerde amcana yalan becerilerinin geliştiğini söylemiştin. Bu yüzden diğerlerine söyleyebileceğini düşündüm."
"..." Özgen ağlamak isteyerek dudaklarını birbirine bastırdı. Sitemle Çağın'a baktı.
"Sen de telefonlarıma baksaydın o zaman." Diye homurdandı, sonunda. "Seni defalarca aradım, mesaj attım ama hiçbirine geri dönmedin. Lewis'e bile ulaşmaya çalıştım! Sonunda senin için endişelendiğim için insanlardan seni korkutmamasını söyledim, senin bu konuda çok ihtiyatlı davrandığını biliyorum çünkü."
"...beni mi aradın?" Çağın, onun sözleriyle şaşırdı ve elini üniformanın cebine soktu. Ancak eli boş çıktığında, bir afallamanın ardından neler olduğunu anlamış gibi iç çekti. "Pantolonumun cebinde kalmış olmalı." Dedi, çaresizce. Özgen'e özür dilercesine baktı. "Eğer beni aradığını fark etseydim hemen açardım çünkü."
"Tamam, hatanı fark ettiysen bir sorun yok." Derken burnunu çekti Özgen, bir an için eski kibirli ifadesine geri döndü. "Hem şu anda cidden korkmuyorsun, değil mi? Bu iyi bir şey yaptığım anlamına gelir."
"Yani, pek korkmadığım söylenemez..." Çağın nefesinin altından mırıldandı, Özgen'e birkaç adımda yaklaşırken eliyle onun elini sıkıca tuttu. Uzak durdukları kısa zaman dilimi fazla gelmiş gibiydi. "Ama sen de benim hakkımdaki şeyleri öylece söyleme. Bunu sevmiyorum."
"...özür dilerim." Özgen anında pes etti, Çağın'ın sözleriyle beraber utandı ve bakışlarını etrafa çevirdi. Her özür dilediğinde çoğu zaman utanırdı. "Bir daha yapmayacağım."
"Tamam o zaman, konuyu daha fazla uzatmaya gerek yok." Derken rahat bir nefes aldı, Çağın. Özgen'e bu sefer samimi bir gülümseme gönderdi. "Hem eğer yanımda olmazsan cidden korkabilirim. Kapıda bekleyen yüzsüz kişinin sesi çok korkunçtu, Lewis önümde olup görüşümü engellemeseydi içeri giremeyebilirdim bile."
"O zaman Lewis'e teşekkür etmem gerekiyor."
"Ben teşekkür ettim, senin de etmene gerek yok." Çağın kısaca Özgen'in sözlerini reddetti. Tuttuğu elinden Özgen'i çekerken onu açık büfenin olduğu yere yönlendirdi. "Yorulmuş olmalısın, evden çıkarken bir şey de yemedin zaten... burada bir süre dinlen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
başyapıt ≡ bxb
Storie breviOkul zorbası olarak bilinen Özgen, öğretmenler tarafından kötü örnek olarak kullanılan çocuktu: Notları hiçbir zaman yüksek değildi, dersten kaçardı, kaçmadığı zaman derslerde uyurdu ve öğretmenlerin dediklerini pek takmazdı. Diğer okullardan öğrenc...