101

1.3K 184 131
                                    

"Özgen, bu koltuk çok rahatsız, hadi beraber yatalım!"

"Özgen, sen çikolatayı seversin, bak sana ne aldım!"

"Ah, Fransa'ya gittiğimde önerdiğin bir fırın vardı, hatırlıyor musun? O kapanmış, Xavier söyledi!"

"Sen yalnız başına kalmamalısın resim atölyesinde, klostrofobin var. Ben de yanında durayım."

"Özgen..."

Çağın bu iki hafta boyunca delireceğini ve bir akıl hastanesine yatacağını düşündü.

Soren'in ilk günkü rahatsız ediciliği on üzerinden üç ise, şimdiki rahatsız ediciliği on üzerinden yüz idi ve Çağın artık onun ne zaman gideceğini sormaktan bile bıkmış, hayattan bezmiş bir şekilde Özgen'i çekip ondan uzaklaştırmasını izleyebiliyordu sadece.

İlk başta Soren vapura binmek istedi; sonra Özgen'i çekip deniz manzarasının nasıl resmedileceği hakkında konuştu ve depresif dönemde insanları reddedemeyen Özgen'i tamamen kendi alanı içine hapsetti. Özgen, bittabi, konu resim ve arkadaşı olduğunda istese de reddedemedi ve bu resimler dünyasına dalıp gitti bunca zaman.

Onun dışında ikisi resim atölyesinden neredeyse hiçbir zaman çıkmıyordu ve sonunda Çağın dayanamayarak yanlarında oturduğunda, Soren'in "Özgen'in dikkatini dağıtıyorsun!" bahanesi ile dışarı atılarak sinirleri gerildi.

Çağın, Soren'den başka bir insandan bu kadar haz almamıştı!

Özgen ile buluşabileceği zamanlar sadece geceydi ve o sıralar Özgen de oldukça bitap düşmüş oluyordu. Çağın onunla vakit geçirmek istese de, sonunda sadece ona sarılabilir ve iyi bir uyku çekmesi için elinden geleni yapabilirdi.

Soren'in tekrar İngiltere'ye dönmesine üç gün kalmışken ise, Özgen depresif döneminin üçüncü haftasının sonuna geliyordu -Çağın bu üç haftanın doğal bir süreç olduğunu Seda'dan öğrenmişti, yoksa endişeden ölebilirdi- ve her geçen gün daha iyi gözüküyordu yüzü. Soren de bunu fark etmiş olmalı ki, önceki aktif hâlinden farklı olarak artık daha çekinikti bunca zaman.

Her neyse, sonuç olarak gitmeden önceki üçüncü günde Özgen'in depresif dönemi son buldu ve Çağın sabah uyandığında kulakları bir gürültüyle doldu.

"Kaydettiğim tüm bölümlerin üstüne kendi izlediğin dizinin bölümlerini mi kaydettin?! Otelde değilsin, farkındasın değil mi?! Benim televizyonum bu!"

"Önceden sana sorduğumda bir şey dememiştin!"

"Ona bakarsak Azgın dediğimde de seni dövmemiştim, sence de bende bir tuhaflık yok muydu sayın İngiliz Beyefendisi kılıklı?!"

Çağın: "..."

Bir rüya gördüğünü ve Soren'in bu yüzden azarlandığını düşünerek boş boş tavana baktı.

"İngiliz Beyefendisi değilim ben!!"

"Olamazsın zaten."

"Evet, olamam!"

"Ben de onu diyorum ya!"

Hayır, sanırım rüya değildi.

Çağın yerinden hızla kalktı, odadan çıkıp oturma odasına gelirken televizyon kumandası elinde, kanalları tek tek geçerken Özgen hâlâ uyku mahmuru olan Soren'e homurdanmaya devam etti.

"Benim yumuşak hâlimi yakaladın diye her boku yapmışsın. Birazcık mantıklı olsaydın benim kızacağımı düşünebilirdin."

"Çayn seni o kadar yorar ki bunlara takılmazsın diye düşünmüştüm..." Soren, Özgen'in kendisine hışımla döndüğünü gördüğünde anında sustu ve açık ela gözlerini kırpıştırarak Özgen'e baktı. Oldukça masum bir figür çizdi.

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin