10

7K 582 38
                                    

Özgen, Çağın'ın söylediğine karşı yanlış bir şey bulamadı. Teneffüste bile test çözmeye takıntılı birisi olarak Çağın'ın test çözmeye dalmış olması beklenmedik bir durum değildi.

Bu yüzden başını salladı. "Sınıf arkadaşı, bu iyi bir şey ancak evine zamanında varamayacaksın-"

"Her zaman sınıf arkadaşı diye mi sesleneceksin?"

Özgen, Çağın'ın farklı bir konu hakkında konuşmasıyla geri kalan cümlelerini yuttu ve anında cevapladı.

"Sınıf arkadaşım değil misin? Neden sana öyle seslenmeyeyim?"

Çağın'ın sakin bakışları ister istemez üzerinde bir baskı oluşturduğu için Özgen konuşmaya devam etti. "İsim söylemek pek benlik bir şey değil. Arkadaşlarıma da çoğu zaman ismiyle değil 'sen' diye hitap ederim. Senlik bir durum değil yani."

Çağın, o sırada her ne düşünüyorsa, Özgen'in dediğine karşılık vermeyerek gülümsedi ve etrafına baktı. "Yarım saate tekrar geçecek otobüs. Sen istersen eve git, ailen merak eder."

Özgen, yüz ifadesini aynı tutmaya çalışırken yanıtladı. "Sınıf arkadaşı, senin ailen de merak etmez mi?"

Çağın, yüzündeki gülümseme yavaşça solarken başını iki yana salladı. "Benim ailemde herkes kendi hâlinde takılır."

"Şansa bak, benim de." Özgen gülümsedi ancak gülümsemesi biraz eğriydi ve her zamanki gevşek gülüşüne kıyasla daha ciddi bir hava veriyordu.

Yarım saat sonra otobüs geldi ve ikisi de otobüsün köşesinde bir yer bulurken tutacaklara tutundular. İstanbul trafiği her zamanki gibi tıka basa arabalarla doluydu ve bir yere ulaşmak oldukça zaman alıyordu. Ancak şoför bu konular hakkında bilgili görünüyordu, olur olmadık yerlerde makas atarak yolda hızla ilerlemeye devam etti.

İkisi de yolculuk boyunca pek konuşmadı. Arada Özgen bazı sorular sordu, Çağın yanıtladı. Etkileşimleri az olsa da ikisi de tatmin olmuştu ve Çağın otobüsten indiğinde Özgen her zamanki gibi son durağa kadar otobüste kaldı.

Daha sonra bir taksi çevirdi ve evinin adresini verirken dışarıda gözlerinden hızla gelip geçen insanlara, binalara ve ağaçlara baktı. Hepsi birbirine benziyordu ancak hepsi farklıydı - bu şu andaki ruh hâli için tanımlayıcı bir cümleydi.

Bir saatlik yolculuktan sonra eve vardığında taksi parasını ödedi ve etrafı ıssız siteye giriş yaptı.

Ön tarafta on koruma vardı ve onun geldiğini gördüklerinde hepsi de onu - ya da arkasındaki kişiyi - tanıdığı için başını salladı ve gülümsediler. Özgen de onlara küçük bir baş selamı ile geri dönerken ilk binanın içine girdi ve büyük asansörün zemin kata gelmesi için tuşa basarak beklemeye başladı.

Site çok büyük değildi ancak halk tarafından bile bilinen, zenginlerin ve ünlülerin kaldığı bir siteydi. İki blok vardı, her blok 30 katlıydı ve her katta 2 daire bulunuyordu. 120 dairelik bu site, hem huzurlu hem de sessiz ortamıyla çoğu kişinin sevdiği bir yerdi. İnsanlar da birbirine karışmazdı, herkes kendi hayatını yaşıyordu ve komşuluk gibi olaylar da burada görülmezdi. Kendisini soyutlamayı seven Özgen için ideal bir yerdi ancak onu önemli kılan tek şey bu değildi.

Asansöre bindiğinde 30. katın tuşuna bastı ve aynada sessizce kendisine baktı.

Yüzü geçen aya kıyasla daha ince görünüyordu, yaz tatilinde kaybettiği kiloları almak yerine daha fazla kilo kaybetmesi ise bir an için onu güldürdü.

Otuzuncu kata geldiğinde asansörden indi ve sağdaki daireye doğru gitti. Bir katta iki daire olduğu gibi, daireler iki yana dağılmıştı ve aynı kattaki komşunu bile bu yüzden zar zor görüyordun.

başyapıt ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin