NEVA TALAZ.
Ruhum ıssız bir orman gibiydi, o ormanın içinde tek başınaydım. O ormanın içinde kendi bataklığımda boğuluyordum.
İyileşmeye ihtiyacım vardı.
Doğuda uzun süren yalnızlığım İstanbul'a gelişim ile bir süre de olsa bozulacaktı. Sevmediğim, beni boğan bu şehirde bir süre görev almak zorunda kalacağım için tanıdık insanların arasında bulunacaktım. Başım kalabalık olacaktı ve bu beni şimdiden huzursuz ediyordu. Yalnızlığa o kadar alıştım ki şimdi birilerinin hayatıma dahil olacağını bilmek beni konfor alanımdan çıkarmaya zorluyormuş gibi hissediyordum. Halbuki yalnızlık benim güven ve konfor alanımdı, bırakmak zor geliyordu.
Havalimanında tek başına ilerlerken peşimden sürüklediğim valiz bana eşlik ediyordu. Gözlerim etrafı tararken tanıdık bir yüz bulmayı umuyordum. Biraz ileri de Hakan amcayı gördüğümde yüzümde kocaman bir tebessüm oluştu. Adımlarımı hızlandırdığımda kısa bir süre sonra onun yanına geldim ve hiç beklemeden boynuna sarıldım. Hakan amca da bir baba şefkati ile bana sarılırken kalbimi sızlattığından habersizdi. "Hoş geldin yavrum," dediğinde geri çekildi ve göz ucuyla beni inceledi. "Serseri, görev bahanesi ile seni buraya aldırmasam yüzünü göreceğimiz yoktu."
"Bu konuyu seninle sonra özel olarak konuşacağız. Resmen hile ile beni buraya getirttin."
"Sen bana düzenbaz mı diyorsun terbiyesiz," dediğinde itekledi. "Yürü merkeze geçiyoruz, çok işimiz var."
Havalimanından çıkış yaptığımızda arabasına bindik ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasına doğru yola çıktık. Başımı cama yasladığımda İstanbul sokaklarını izlerken derin bir nefes almakla yetindim. Bu şehir benden çok fazla şey aldı, benden çok şey kaybettirdi. O eksikleri geri veremezdi ama bir gün eksiklerimi tamamlamama izin verir miydi bilmiyordum.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne geldiğimizde birlikte Hakan amcanın odasının olduğu kata doğru çıktık. Buraya daha önce bir iki kez geldiğim için aşinalığım vardı. Bana tuhaf bir sıcaklık veriyordu, burası kalbimi ısıtıyordu. Sanırım içimdeki polis olma aşkının bir yansıması olmalıydı. Her ne kadar İstanbul da kalmak istemiyorsam da teşkilatta olmak için de yanıp tutuşuyordum. "Neva, ben arşivden bir dosya alıp geliyorum," dedi. "Sen odama geç, yerini biliyorsun."
"Tamam, beni bekletme."
En üst kata çıktığımda koridorda ilerlerken kısa bir süre sonra Hakan Müdürün odası gözüme çarptı. Odasına doğru ilerlerken gözüme çarpan adam ile durdum. Karşısında ki çalışma arkadaşlarına muhtemelen görev ile ilgili bir şeyler anlatırken oldukça ciddi ve otoriter bir duruş sergiliyordu. Üniformasından anlaşılacağı üzere özel harekat ekibindeydi. Üniformasının içinde karizmatik gözüküyordu, yakışıklı bir adam olduğunu da inkar edemezdim. Kendine baktırıyordu ve duruşu özellikle ilgimi çekmeyi başarıyordu.
Kendine gel Neva.
Başını çevirmesi ile göz göze geldiğimizde hemen bakışlarımı kaçırdım ve önüme döndüm. Bavulumu çektirerek Hakan amcanın odasına hızlı adımlarla ilerledim. Aferin Neva, adamı keserken yakalandın. Üstelik bu tarz şeyler hiç senlik değil kendine gel. Kendimi içten içe ayıplamaya devam ederken üzerimde hissettiğim bakışların merakına bir kez daha yenildim ve arkamı döndüm. Tanımadığım adam bana bakıyordu, sorgular gibiydi ama gözlerinde tuhaf bir ifade de vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vecheyn |Tamamlandı.|
ActionBir hırçın dalga gibi yakıp yıkmıştı zihnimi, Yerine tüm benliğinin yıkıntılarını bırakmıştı. Bir şehrin küle çevirdiği kalbin sahibiydi onlar. Bir şehir acımasızca kül edip geçtiği kalpleri, kanlı parmaklarının arasında can çekişti. Ruhları bir mez...