Bana söylendiği gibi, hiçbir şey yapmadan beklemeye devam ediyordum. Hoş, ruhları orijinal hâllerinde görmek de beni olduğum yere çivileyip bırakmıştı, lâkin kıpırdamadan durmamın esas nedeni, Chas'in suratındaki allak bullak ifadeydi.
Öfkesiyle birleşen şaşkınlığı yüzünden, bambaşka bir bireye dönüşmüştü âdeta.
"Annemi ve babamı tanıyor musun? Onların kim olduğunu biliyor musun?"
Elinde olsa, ruhu o vaziyetiyle yerle bir etmek ister gibiydi. Fakat o anda bunu yapmasının imkânı yoktu. Bunu çok iyi bilen ruh ayaklarını yerden kesti, havada askıdaymış gibi salınıp duruyordu.
"Elbette onları tanıyorum. Yani 'Muhteşem Clifford Çifti'ni kim bilmez ki?
Üstelik de Gölge - Ruhların bir vakitler arananlar listesinde zirveye yerleşmişlerken...
Bizden olan herkes o iki Dewrion'u gayet iyi bilir," balıklama suya atlar gibi bir hareket sergiledi ve hemen sonrasında Nia'nın yanında belirdi. Genç kız kendisini koruma içgüdüsüyle elindeki yarım kol uzunluğundaki kılıcını göz hizasına kadar kaldırdı. "Vay vay vay, demek bir diğer Clifford da sensin, ha? Annene ne kadar da çok benziyorsun. En az onun kadar güzelsin sen de.
Ama yazgınız da benzeyecek besbelli. Onun yolunda giderek, kendi sonunu hazırlıyorsun."
Havada dönerek ilerleyen bir bıçak, Gölge - Ruh'un bedeninin içinden geçip gitti ve onun arkasındaki duvara saplanıp kaldı.
Chas hışımla ruha doğru atağa geçti, lâkin ruh aniden gözden kayboldu.
Sadece saniyeler sonra, arkamda birinin varlığını hissettim. Korkuyla başımı çevirdim ve Gölge - Ruh'un yeniden bedenine kavuştuğunu gördüm. Hem de diğer ruh da yanındaki yerini almıştı.
Boğazıma sıkı sıkı sarılan koldan dolayı soluğum kesildi. Bu seferki çırpınışlarım nefes alabilmek içindi. Bedenimde hissettiğim baskıdan dolayı gözlerim kararmaya başlamıştı.
"İzninizle çocuklar, bu iş fazla uzadı. Sizin gibi yeniyetmelerle vakit öldürecek kadar boşa harcayacak zamanımız yok.
Ne var ki, size teşekkürü bir borç biliyorum. Zira Cathleen'i kendi ellerinizle getirip bize teslim etmiş oldunuz bir nevi. Yoksa o karargâhınıza sızmanın bir yolu olup olmadığını anlamakla epey uğraştıracaktınız bizi.
Eh, istediğimizi aldığımıza göre, bize artık müsaade."
O anda iki şey birden oldu: Bir süredir sessiz sakin duran Vera, ceketinin cebinden bir silah çıkardı ve ateşledi. Hemen arkamda duran diğer ruhun yere gürültüyle düştüğünü duydum. Beni tutan Gölge - Ruh ise bir anlık dalgınlık gösterince, hiç düşünmeden az önce onların Chas'e yaptığını, bu kez ben ona yaptım.
Çenemi elimden geldiğince eğip dişlerimi ruhun eline geçirdim.
Acıyla ulurken, refleksleri devreye girdi ve beni kendisinden uzaklaştırmak için öne doğru itekledi.
Tam da o anda Chas ve Daniel yanımızda bitiverdiler. Daniel yerde tıpkı bir insan gibi kan kaybeden ruhun önünde diz çöktü. Ona neler yapacağını bilmek istemediğimi fark etmiştim. O yüzden hâlen boğazımı ovuştururken fevri bir hareketle kılıcını çeken Chas'e odaklandım.
Hiç konuşmadı. Elleri maharetli bir şekilde çalıştı ve hâlâ bana kızgın olduğu her hâlinden anlaşılan Gölge - Ruh'a doğru hızla saldırdı.
Havada ıslık sesine benzer bir şey aksetti ve akabinde ruhun yanağında derin bir kesik açıldı.
"Saygıdeğer hanımefendinin önünde bizi yeniyetmeler olarak aşağılayabileceğini sanırsın demek?" asabi tavrı alaycılıyla birlikte yeniden bir araya gelmişti. Yanağından süzülen kanı silen Gölge - Ruh'a iğrenerek baktı. "Bak en çok alındığım şey de budur benim. Sen de gelip damarıma bastın. Oldu mu şimdi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...