“Cathie… Bu gerçekten de mümkün mü?”
Kadim büyüler kitabında bulduğum tılsımın açıklamalarını bir kez de Chas’in yanında, sesli bir şekilde okuyup bitirdiğimde, genç Dewrion’un suratında sahiden de ikna edilmeye muhtaç olduğunu gösteren bir ifade oluştu. Onu çok iyi anlıyordum, çünkü böyle durumlarda ben de aynı onun gibi tepkiler veriyordum. Bir anda umutlanmak istemiyordu insan, birilerinin ya da bir şeylerin garanti vermesini, önüne somut deliller koymasını bekliyordu ki ortaya atılan şeye dair sıkı bir inancı, güveni oluşsun.
“Görünen o ki, mümkün. Ben de birkaç dakika öncesine dek böyle bir şeyi ne görmüş, ne de duymuştum. Ama sanırım bu kitaba güveniyorum.
Benim Gölge Adası’ndan kaçışımı da, askerleri etki altına alışımı da ve hatta Arkhael’le birlikte Aelryn’in de içinde bulunduğu Gölge – Ruh halkını adalarıyla birlikte başka bir boyuta taşıyışımı da burada yazılanlara borçluyum,” dudaklarım sağa doğru kıvrılırken ona göz kırptım. “Bu kez de beni hayal kırıklığına uğratmayacağını düşünüyorum.”
Saatlerdir ilk defa, güzel yüzünde bir gülümseme oluştu.
“Ama,” dediğinde, soracağı soruyu vereceğim cevapla ortadan kaldırmamı ister gibi bir ümit vardı ses tonunda. “Eğer öyle olsaydı, şimdiye kadar buna hiç rastlamaz mıydık Cathie? Yıllardır savaş hâlindeyiz. Bahsettiğin bu büyü gerçekse, içimizden biri böyle bir duruma şahit olurdu, öyle değil mi?”
“Haklısın. Bunu ben de düşündüm. Fakat yanıtı yine kendi kendime verdim:
Birincisi; burada da söz edildiği gibi, bu büyü çok fazla denenmiş bir şey değil. Sadece Tyalariaların erişimine imkân veren bir yerde saklanıyor ve bu inisiyatifi kullanıp kullanmamak tamamen o dönemde görevde olan Tyalariaların elinde.
İkincisi ise,” derken ensemi kaşıdım. Bunu ona itiraf etmekten hiç hoşlanmıyordum ama maalesef, hakikat böyleydi. “Annem beni Gölge Adası’ndan kaçırdığından beri, yani on yedi yıldır adada görev başında olan bir Tyalaria yoktu.
Dolayısıyla da Arkhael dâhil, diğer ruhların kütüphaneye girişi olanaksızdı.
Bu sihir de kapalı kapının ardında, ben ve Aelryn orta çıkıncaya dek beklemek zorundaydı.”
“Bu Tyalaria denen şey de neyin nesi peki?”
“Şey…” bunu sormak zorunda mıydı sanki? Hiç de dile getirmek istemiyordum oysa. “Kral’ın vârisi ki bu vâris kadın olmak zorunda, Gölge – Ruhların askeri birliği Byddin Cysgodol’un eğitim aldığı okulun eğitmeni olarak dünyaya geliyor.
Bu bir nevi yazgı.
Böyle olmak zorunda.
Vâris doğduğu anda da, adada onun ruh eşi bir diğer Tyalaria yaratılıyor. İkisi birlikte Haellyria’nın başına geçiyorlar.”
“Hmm,” mırıldanıp oturduğu yerden bana doğru kaydı. Ansızın yüzümü ve tüm bedenimi bir ateş basmıştı. “Demek prensestin, ha?”
“Ya, öyle.”
“Üstelik bir de askeri bir eğitmendin?” dudakları kıvrılınca ben de kendimi sırıtmaktan geri alamadım.
“Aynen. Emir vermeye bayağı alışmıştım.”
Kalbimi yerinden hoplatan bir sesle kahkaha attığında, bakışlarımız buluştu. Chas başını eğip aramızda sadece santimler kalana dek bana yaklaşınca, sıkıca tuttuğum kitap ellerimden kaydı ve yere düştü.
Göz bebeğinin kenarındaki benekleri dahi görebiliyordum. Chas birden hızlanan nefes alışlarımı ve bedenimin kontrolüm dışında titremesini hissetmiş miydi, emin değildim ama parmakları uzanıp yanaklarımı okşadığında gözlerimi yumdum. Bunu, bu teması ne zamandır bekliyordum, bilmiyordum. Fakat şu anda bunu yaşıyor olmak inanılmazdı, asla tahmin etmediğim bir zamanlamaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...