İyi bayramlar herkese.. 😊🍬🍬🍭
Salondaki mırıltılar inişli çıkışlı bir hâl aldığında, oturduğum tahtın kol kısmında parmaklarımı gezdiriyordum. Kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyor ve de ne kadar tedirgin olduğumu dışa vurmamaya özen gösteriyordum.Haellyria’ya geleli yaklaşık iki hafta olmuştu. Koskoca on beş gün! Beni ait olduğum yere bırakmasının ardından, ertesi gün okulu terk eden Arkhael’den o günden beri bir haber alamamıştım. Onu çok merak ettiğimden değildi ama bir kısmı hâlen Dünya’da olan Gölge – Ruh askerlerinin orada ne gibi bir zarar ve ziyana sebep olduklarını öğrenmek için yanıp tutuşuyordum.
Dewrionlar ne durumdalardı? Acaba ruhlara gereken karşılığı verebilmişler miydi? Kötüyü düşünmekten hep kaçınıyordum, fakat o gece Puffin Adası’nda bir kıyım yaşanmış olabileceği ihtimalinden de bir türlü sıyrılamıyordum. Güçlü olmasına güçlülerdi ama Gölge – Ruhlar sayıca üstünlüklerini kullanıp onları köşeye sıkıştırmış olabilirlerdi ve hâl böyleyken benim canımı sıkan fikirlerin gerçek olması işten bile değildi.
Burada geçirdiğim her gece, rüyalarımda babam ve Chas boy gösteriyorlardı. Adadaki son görüntüleri zihnimle birlikte gözlerime kazınıp kalmıştı âdeta. Kızgınlıkları, öfke dolu suratları ve işlerine olan bağlılıklarından kaynaklanan ciddiyetleri…
Tüm bunların hiçbirini unutamazdım. Çünkü öyle davranırsam, bugüne dek bana yaptıkları iyiliklerin hepsini bir çırpıda üzerimden silkeleyip atmış olurdum.
Beni doğru dürüst tanımayan Chas’in her şeye rağmen bana güvenip de kendi dünyasının kapılarını açmasını sabote edemezdim. O genç adamın yüzümü biraz olsun güldürebilmek ve beni sıkıntılarımdan kurtarmak için girdiği çabayı bir kenara itemezdim.
Öte yandan babam…
O’nu hayal kırıklığına uğratmaktansa, her şeyden vazgeçmeye razıydım ben. Sahip olduğum ne varsa, hepsini başkalarının önüne dökmeye hazırdım.
Tek isteğim; yeniden ona, ait olduğum yuvama kavuşabilmek ve bunu yaparken de Gölge – Ruhların bir daha insanlığa zarar vermemeleri için ne gerekiyorsa, o yolu bulmaktı.
İki haftadır sessizce içimden geçirdiğim şey buydu.
Bunu ne kadar çok dillendirirsem, o kadar etkisi oluyordu üzerimde.
Yolumdan sapamazdım, hiçbir şey için bu amacımdan vazgeçemezdim.
Ama bunu da ne yazık ki sessiz sedasız bir şekilde halletmem gerekiyordu. Eğer niyetim açığa çıkarsa, korkarım Gölge – Ruh Kralı bundan böyle bana gösterdiği hoşgörünün yerini bambaşka bir tavra bırakırdı ve bunun da benim açımdan hiç hoş olmayacağı bariz bir şekilde belliydi.
“Korkuyor musun?”
Aelryn tahtın diğer ucundaki yerinden öne doğru eğilip bakışlarını üzerime dikti. Onu ilk gördüğümde yaşadığım dehşeti artık geride bırakmayı başarmıştım. Hâlen aramızdaki ilişki yüzeysel bir boyutta olsa da, şimdiye dek bana karşı tek bir ters harekette bulunmamıştı. Aksine bir şeyler öğrenmem için o kadar hevesliydi ki, sırf bu istekli hâli bozulmasın diye yeni bilgilere aç bir insanmışım gibi davranıyordum çoğu zaman. Gerçi öğrendiklerimin çoğu zihnimdeki çöp kutusuna atılacak türde şeyler de değildi. İlgimi çeken konularda dikkat kesiliyor ve bir gün mutlaka işime yarayacağını düşünerek o çöp kutusunun hemen yanına yerleştirdiğim kasaya depo ediyordum.
“Çok mu belli oluyor?” derken zoraki bir tebessüm takındım.
Aelryn elini uzatıp benimkini kavradı. Bakışları bir müddet salondaki yerlerini almış olan Byddin Cysgodol üyelerinin üzerinde gezindi. Onunla birlikte ben de askerleri incelemeye başladım. Aralarında Dünya’dan yeni dönenler de vardı ve hararetle diğerlerine bir şeyler anlatmalarına bakılırsa, kendilerini memnun eden olayların yaşanmış olması muhtemeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasia▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...