Hatırla beni uzaklara gittiğim zaman,
Uzaklara, o sessiz ülkeye;
Bir daha elimden tutamayacağın zaman
Ya da ben gitmeye hazırlanırken
Hatırla beni, bir daha geleceğimize dönük
Düşüncelerini söyleyemeyeceğin zaman.
Yalnızca hatırla, anlıyor musun?
Ya da dua etmek için geç olmadan
Beni unutman gerekirse, kısa bir süre
Ve sonra hatırlarsan, üzülme.
Bir zamanlar benim olan düşüncelerden
Bir iz bırakırsa karanlıklar,
Daha iyidir beni unutman ve gülümsemen,
Hatırlayıp üzülmektense…Christina Georgina Rosetti – Hatırla
♦♦♦
Eve dönüş yolunda Chas de, ben de suskunduk. Ara sıra Máedόc’la ilgili ufak tefek anılar zihnimde canlanıyordu ve ben o zaman dilimlerinde sessiz bir ağlama nöbeti başlatıyordum. Hâlbuki Druid’e bu kadar değer verdiğimi bilmiyordum. Her şey o kadar hızlı yaşanıyordu ki, çoğu yerde hislerimin kendilerini benden gizleyip sakinleşmemi, o anı yakaladıklarında da gün yüzüne çıkmayı beklediklerini düşünür olmuştum.
Fakat üzüntüm yalnızca bir canı yitirmekten dolayı değildi. Elbette sadece bu bile insanı travma yaşamaya sevk etmekte yeterliydi. Ama benim gözyaşlarımın bir kısmı da kendim ve sevdiğim diğer insanlar içindi. Örneğin; Chas… Ya ben baygın hâlde Máedόc’un kanepesinde yatarken, Kapı Bekçisi fedakârlık olarak ölümü seçseydi? Benim yerime bu bedeli ödemeye o gönüllü olmuştu. Hemen oracıkta, bekçi onun canını alsaydı o zaman ben ne yapardım? Dan’i geri aldım derken, Chas’i kaybetmiş olurdum. Dahası ardında bekleyen ve yıllar sonra yeniden kavuştuğu anne ve babasına bu durumu nasıl açıklardım? Önce evlatlarıyla onları buluşturacağıma söz verip, sonrasında oğullarını benim içine atıldığım bir büyü sebebiyle kaybettiklerini nasıl söylerdim?
Söyleyemezdim. O kadar cesur olduğumu hiç zannetmiyordum.
Malikâneye ulaştığımızda, burada da bir ölüm sessizliğinin egemen olduğunu sezdik. Kimse konuşmuyordu, zaten annem ve babam Máedόc’un başına gelenlerden haberdar olmuşlardı, bu yüzden üzgün olduğumu gördüklerinde bunu daha da eşelemek yerine, beni kendi hâlime bırakmayı uygun gördüler.
Chas’le beraber konuşmadan merdivenlere doğru yönelip basamakları çıkmaya başladık. Onun da en az benim kadar etkilendiğini görmek, huzursuzluğumu daha da artırıyordu. Üstelik o bana kıyasla, birilerini kaybetme konusunda hoş olmasa da, daha fazla deneyime sahipti. Zira Dewrionlar arasında ölüm kaçınılmazdı. Ne zaman geleceği hiç belli olmuyordu. Her an, birilerini yitirme korkusuyla yaşıyorlardı.
Ama Chas göründüğünden daha hassas bir kişiliğe sahip olduğundan, her kayıp onda büyük bir iz bırakıyordu. Máedόc’u da sevsin ya da sevmesin, onunla da bir müddet zaman geçirdiği için aynı duyguları beslediğinden emindim.
Birbirimize birkaç saniyeliğine baktıktan sonra, iç çekerek odama doğru yöneldim. Şu an içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Sadece uyumak ve bir süre boyunca da hiç uyanmamaktı dileğim.
Fakat yatağımın üzerine oturup da boşluğu seyre daldığım esnada, Nia kapıyı çalıp yavaşça odaya girdi ve ben kendimi gerçeklikten sıyırıp düşlerde kaybetme emelimden böylece uzaklaşmış oldum.
“Kusura bakma Cathleen, seni rahatsız etmeyi hiç istememiştim ama… Şey, bilmek istersin diye düşündüm,” dedi kapının kenarında, yaramazlık yaptığında nasıl bir ceza alacağını kestiremeyen bir çocuğun tedirginliğiyle beklerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...