62. BÖLÜM

3.8K 463 41
                                    

Bedenimdeki ürpertinin farkına varan Aelryn, destek olmak ister gibi elimi tuttuğunda dahi iki Dewrion’u izlemeyi sürdürüyordum. Onlar benim yerime Gölge – Ruh Kralı’na bakıyor olsalar da, ben bir an bile gözlerimi kırpmadan, hissettiğim şok ve huzursuzlukla beraber karşımdaki iki insana odaklanmıştım.

Doğrusu Clifford çiftini tanımıyordum, sadece bana anlatılanlar kadarıyla haklarında bazı bilgilere sahip olmuştum. Fakat şu an, her ikisinden de nedenini bilmediğim bir aşinalık ve yakınlık hissi duyuyordum.

Belki de buna sebep olan şey, Nia’nın annesine ne kadar çok benzediği gerçeğiydi.

Bütün o güzelliğini, asilliğini ve de zarafetini annesinden almıştı. Hemen hemen aynı boydalardı ve  eğer Eira on yıldır burada kapalı kalmasının izlerini taşıyor olmasaydı, rahatlıkla onları anne – kız olarak değil de, daha çok iki kız kardeş gibi algılayabilirdi beynim.

Ansızın başını çevirdiğinde, hazırsızlık yakalandım ve benim kendisini pür dikkat kesilmiş bir vaziyette izlediğimi gördü.

Her şeyiyle kızıyla aynı olabilirdi ama o lacivert gözler… O gözler ister Gölge Adası’nda, ister Dünya’da olsun, başka hiç kimseyle karıştıramayacağım birine aittiler.

Sanki şu an karşımda “O” duruyordu. Bakışlarıyla beni hesaba çeken annesi değil, Chas’in ta kendisiydi. Onun da benden bu derece nefret edebileceği ihtimali gözlerimin önüne geldiğinde, sesli bir şekilde nefes aldım. Kalbimde izahı mümkün olmayan bir sızı baş göstermişti.

Becerebildiğim kadarıyla kendimi toparlamaya çalıştım ve Arkhael ile Aelryn’e işlerin yolunda olduğu gibisinden bir mesaj vermek adına bakışlarıma sert bir ifade yükledim. Eira beni ne kadar dibe çekmişse, eşi Vincent de en az onun kadar etkili olacaktı üzerimde, ancak ona bakarken Gölge – Ruh Kralı’nın aldığım nefesi dahi takip ediyor olduğunu aklımdan çıkarmamaya özen gösterdim ve bunun sonucunda zayıf davranmayı bir kenara bırakıp buradaki herkesin benden beklediği o küstah ve ukala tavrımı takındım.

Annelerinin aksine, babaları ilk bakışta o kadar çarpıcı bir güzellik sunmuyordu onu seyredenlere. Açık renkli saçları, her iki çocuğuna da kalıtım yoluyla geçmeyen özelliklerinden biriydi. Sanırım hem Chas, hem de Nia şanslılardı ki, annelerinin muhteşem görünüşlerinden kendilerine bir pay edinebilmişlerdi.

Ne var ki, zamanla donuklaşmaya başlayan gri gözlerini kızının bedeninde yaşatmayı başarmıştı. Chas annesinin bakışlarına sahipken, Nia bu konuda babasının özgünlüğünü taşıyordu.

Gözlerimi kırpıştırdığımda, burada olması gereken kişinin kendim olmadığını düşünmeye başlamıştım. Chas ve Nia’ydı bunu hak eden. Elbette bu şartlarda değil ama aradan geçen yılların ardından onları ilk görecek kişiler, kendi çocukları olmalıydı. Soyu yüzünden onları birbirinden ayıran bir kız değil!

“Ee,” Arkhael’in otoriter sesi sol tarafımdan yükselince çabucak ona döndü bakışlarım. “Bir seçim yapabildin mi Alworiel?

Gerçi hiç biri sana layık değil ancak şu an kısıtlı imkanlara sahibiz. İşimize yaradıkları sürece neye benzedikleri ya da kim oldukları hiç önemli değil.

Şuradakiler,” derken işaret parmağıyla insan topluluğunun arka kısmını gösterdi. Dörtlü bir grup diz çöktükleri yerde başları dimdik bir şekilde bekliyorlardı. “Ve bu ikisi,” çenesiyle az önce üzerilerinden gözlerimi ayırmadığım Clifford çiftini işaret etti. “Eskiden birer Dewrion’dular.

Bazılarının buraya ilk getirildikleri günü dün gibi hatırlıyorum. Nasıl da gururlu ve kibir dolulardı! Yakalanmış olmalarına rağmen, kendilerince soylu bir davranış sergileme hazırlığındalardı.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin