25. BÖLÜM

6.1K 690 103
                                    

"Ne kadar hazin bir hikâye..."

Gölge - Ruh benim için üzülmüş gibi, dudaklarını sarkıtarak iç çekti. Aslında gayesi beni daha da dibe çekmekti, elbette bunun bilincindeydim ve bu hareketleri karşısında süngümü düşürmemem gerekirdi. Lâkin yerle bir olan dünyam, Phol'ün bu küçücük müdahalesiyle daha da beter bir hâl aldı ve kalbimi yerinden sökülmüş gibi hissettiren bir duyguyla birlikte hıçkırıklara boğuldum.

Hem benden, hem de ruhtan belirli bir ölçüde uzak durmaya gayret eden Shannon, omuzlarım sarsıla sarsıla ağlarken sanırım her şeye rağmen bana karşı bir parça sempati duyduğunu göstermek istercesine, kaskatı kesilmeyi bir kenara bıraktı ve ellerini yüzüne kapattı. Ne denli zor bir vaziyette olduğumun farkına varmış mıydı? Kimsesi olmayan, hayatı tamamen kendi isteği dışında yazılan bir senaryoya uygun şekilde oynanan, esasında varlığı ya da yokluğu bir önem teşkil etmeyen bir zavallı olduğumu o da anlamış mıydı?

"Byrne sırf şu Vanessa denen kadın yüzünden seni kabullenmiş," Phol defterde bir kez daha hızlıca göz gezdirirken başını kaldırdı ve bana baktı. Az sonra eğlence dolu bir kahkaha atmasını bekliyordum, ne de olsa amacına ulaşmış, beni mahvetmeyi başarmıştı. "Onu böylesine deli divane eden kişiyi merak ettim doğrusu. Baksana, adam onun için Dewrion olmayı falan bir kenara bırakmış.

Oysa bir Dewrion olmanın ilk prensibi, şahsını unutmak ve kendini başkalarının yaşamını kurtarmaya adamaktır.

Fakat Gerard, annen uğruna kişiliğinden, amaçlarından vazgeçmiş," dudakları seğirmeye başladı ve hemen akabinde uğursuz bir gülümseme yerleşti suratına. "Büyüleyici bir kadın olsa gerek."

Gözyaşlarımdan dolayı görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı. Başımdaki ağrı ve kulaklarıma dolan anlamsız uğultular yüzünden bayılacakmışım gibi hissediyordum. Ne var ki kendimi zorladım ve ayakta durmak için çabaladım.

Tam o anda, aşağı kattan bir gürültü duyuldu. Ayak seslerine karışan bağırışlar ve naralar o kadar güçlüydü ki, elimde olmadan avuç içlerimle kulaklarımı sımsıkı kapatırken buldum kendimi.

Gölge - Ruh gözlerini kısarak beni izlemeyi sürdürse de, bir süre sonra daha geniş bir gülümsemeyle, hâlinden memnun olarak bana doğru yaklaştı.

"Ah, galiba diğer arkadaşlarımız da bize yardıma geldiler. Görüyorsun ya, asla tedbirsiz davranmayız.

Senin minik şempanzelerin başı hayli kalabalık. En iyisi onları daha fazla rahatsız etmeden buradan seninle ayrılalım biz."

Pencere kenarına kadar sırtım dönük ilerledim.

"Seninle hiçbir yere gitmem ben! Anladın mı beni? İşinize yaramıyorum, bunun sen de farkındasın.

Babam," derken sesimin titrememesi için dudaklarımı kanatırcasına dişledim. "O bana ardında hiçbir şey bırakmadı.

Size verebileceğim bir şey yok.

Rahat bırakın beni artık!"

Son cümlemde çığırımdan çıkmış gibi bağırmıştım. Yeniden yere çökmüş olan Shannon, bu davranışımdan sonra başını iki yanına salladı. Sanırım kendi ipimi kendimin çektiğini düşünüyordu. Bir Gölge - Ruh'a kafa tutmanın akıllıca olmadığı fikrinde uzlaşmış olmalıydı, benim isyankâr tavırlarımın sonumu bir adım daha yaklaştırıyor olduğu konusunu göstermek içindi belki de bu hareketi.

Phol'ün ardındaki kapı büyük bir darbeyle açıldı. Gölge - Ruh telâşa düşüp kimin geldiğini görmek için arkasına falan bakmadı ama ben ondan daha iri bir adamın odaya girdiğini gördüğümde korkuyla olduğum yerde taş kesildim.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin