“Zamanın başlangıcından bu yana evrendeki her varlık; çeşitli tehlike ve tehditlere karşı hem kendisini, hem de sevdiklerini koruma içgüdüsüne sahiptir.
Bu istisnasız her ırkta ve türde gözlenen ve son derece doğal olan bir tepkidir.
Biz Gölge – Ruhlar da, tıpkı Dünya adlı gezegendeki insanlar gibi, soyumuzun devamlılığını sürdürebilmek ve halkımıza yönelik her türlü şiddet ve kötülüğe karşın kendimizi savunmak için yüzyıllar önce harekete geçerek bu okulu; Haellyria’yı inşa ettik.
Ve asırlar boyu, siz Byddin Cysgodol üyelerini yetiştirdik, buna hâlen de devam ediyoruz.
İlk başlarda tamamen Gölge Adası’nı muhafaza edebilmek için eğittiğimiz askerlerimiz, mavi gezegene ayak bastıktan sonra bize bakış açımızı değiştirmemiz gerektiği konusunda bazı tavsiyelerde bulundular.
Onlara göre, sadece burada beklememeliydi Gölge Ordusu. Zaten tılsımlı adamıza ulaşmak öyle kolay bir şey değil. Yani biz istemedikten ve içimizden biri hainlik etmediği sürece buraya bizden başka birilerinin girmesinin mümkünatı yok,” Aelryn devamlı olarak zeminde tıkırtılar çıkaran ayakkabılarının üzerinde aniden dönünce benimle göz göze geldi. Dile getirdiği son cümlede bana bakma gereği hissetmişti belli ki. Acaba gizli saklı bir şekilde ve hâlâ bölük pörçük bir vaziyette olan planlarımdan haberdar olmuş olabilir miydi? Gerçekten bunu öğrenmesinin bir yolu var mıydı? Nedense bana her baktığında, garip bir biçimde zihnimi okuduğu zannına kaplıyordum.
Bu sebeple aramızdaki bağlantıyı kesmek adına oturduğum yerden kalktım ve ben de onun gibi dolanmaya başladım. Bu biraz olsun benim de rahatlamamı sağlamıştı, çünkü o kıpkırmızı gözlerinden attığı şüphe dolu bakışlar tenimde rahatsız bir hissin dolanmasına neden oluyordu.
“Peki, neden böyle bir talepte bulundu askerlerimiz? Fikri olan var mı?”
Hemen arkamdan gelen sesten anladığım kadarıyla, benden fazla uzak durmak istemiyordu Aelryn. Herhangi bir tepki göstermeden öylece durmaya devam ettim, çünkü aklında ondan çekindiğim gibi bir düşüncenin oluşmasına neden olmak istemiyordum.
Sol tarafta, salonun merkezine nazaran biraz daha loş kalan bölgede duran bir asker, belinde asılı duran kılıcını sıkıca kavrarken başını biraz öne doğru eğdi.
“Yeni şeyler kişide merak hissi uyandırır. Bilinmeyen her zaman tatlı bir hazza neden olur. Tıpkı insanlar arasında da bilinen Adem ve Havva olayında olduğu gibi…
Yasak meyve Havva’nın aklında bir soru işaretiydi hep. Onu tatmak, deneyimlemek istiyordu…
Aynı şey bizler için de geçerli.
Bahsedilen askerler, yerküreye ayak bastıklarında keşfedilecek ve fethedilecek nice topraklar olduğunu gördüler. Bu; onları baştan ayağa büyüledi.
Büyümek ve her yerde nüfuz sahibi olmak içindi Tyalarialara yaptıkları teklif.
Daha güçlü olmak için…”
Asker sustuğunda yanı başıma gelmiş olan Aelryn dudakları kapalı gülümsedi, aldığı yanıttan memnun olduğu barizdi.
“Sorumu çok güzel bir şekilde cevaplandırdın, ee…” derken kaşlarını çattı, sanki bir şeyleri hatırlamaya çalışır gibi.
“Brodyn… Adım Brodyn, Tyalaria Aelryn ve Tyalaria Alworiel,” asker başıyla her ikimizi de selamladı.
“Teşekkürler Brodyn. Dediğin gibi, başka diyarlara yayılma ve oralarda da söz sahibi olma arzusu bizlere de bulaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...