Kısa sürede akademideki her Dewrion, neler yapabildiğimden haberdar olmuştu. Onlar duydukları şey hakkında şok yaşamaya devam ederken, toplantı ofisinden hızlıca ayrılıp odama döndüm ve çabucak bir duş aldım. Karnımdaki yarayı belimden birkaç kez geçirdiğim gazlı bezle sargıya aldıktan sonra, doktorun tavsiye ettiği, Chas’in de ben uyurken gidip aldığı ağrı kesici haptan bir tanesini içip yeniden mahzenlere indim.
Ofise girdiğimde, hâlen ortada dönen sohbetin başkahramanının ben olduğumu fark ettim. Birkaç kişi bana, beni ilk defa görüyormuş gibi baksa da, bu tür tepkilere artık alışmam gerektiğini kendime hatırlatıp soluğu babamın, Chas’in ve de Dan’in durduğu masanın yanında aldım.
“Hah, şimşekler çaktıran, yıldırımlar düşüren prensesimiz de geldi,” dedi Chas gülerek. Neşesi sahici miydi, anlayamamıştım ama bir süreliğine onun oyununa ayak uydurmanın en doğru olacağı kanaatine vardım. Dil çıkarıp dirseğimi karnına geçirdiğimde homurdandı.
“Dikkat et de seni de bir kasırgayla Atlas Okyanusu’nun diğer tarafına göndermeyeyim,” dedim muzipçe kaşlarımı bir indirip bir kaldırırken. “Sonra seni Bermuda Adası’nda aramak zorunda kalır tüm malikâne halkı, ona göre.”
“Vay!” Chas dudak büküp bir alkış seremonisi başlattı. “Ne kadar da alçakgönüllü bir prenses bu yahu! Cidden sana ilk karşılaştığımız gün bu mütevazılıkla ilgili söylediklerimi ve senin de verdiğin cevabı hatırlıyor musun?
Çünkü eğer anımsıyorsan Cathie, fikirlerinle tavırların arasında yüz seksen derecelik bir farklılık söz konusu.”
Tabii ki hatırlıyordum. Ona dair her şey hafızamda, capcanlı hâliyle muhafaza ediliyordu. Nasıl unutabilirdim ki?
“İnsanlar değişir,” deyip, bir de umursamazca omuz silkip konuyu orada kapattım. Ama elbette Chas benimle aynı şekilde davranmadı. Bizi pür dikkat izleyen babama ve Dan’e dönüp beni gösterdi.
“Size anlattığım şu büyü olayı var ya, onu sanırım çok öfkelendiği zamanlarda yapabiliyor. Buna bugün içerisinde iki kez şahit oldum.”
“İki kez mi?”
Hem babam, hem de Dan alnımın ortasından üçüncü bir göz çıkmış gibi bana baktılar.
“Evet,” dedi Chas beni onlara bir şeyler açıklamaktan kurtarma görevini üstlenirken. “İlki öğle vakti, antrenman odasında gerçekleşti.
Ll- şey, Gwen’i havaya uçurdu.”
“Ne?” babam beni inanamadığını gösteren bir tavırla seyrediyordu. “Gwenllian’a büyü mü yaptın sen?”
Chas’e kötü kötü baktım. Biraz önce beni kurtarma görevi üstlendiğini söylemiştim, değil mi? Ne kadar da aptalım! Resmen bombanın pimini çekip ellerime vermişti.
“Şimdi şöyle… Aslında ben…” oflayıp puflarken kollarımı göğsümde kavuşturdum. “Aman iyi ya! Ne diye ezilip büzülüyorsam!
Beni çok kızdırdı. Hakkımda hiç de hoş olmayan şeyler söyleyince, ben de kendimi tutamadım.
Niyetim onu havalandırıp duvara çarpmak değildi tabii. O kadar cani değilim, sen de bilirsin baba ama-” bu esnada babam bana öyle bir baktı ki, sesim kısıldı ve dile getireceğim diğer kelimelerin hepsini yutmak zorunda kaldım.
“O bir Dewrion Catty,” babam benimle beş yaşındaki bir çocuğa ders veren ebeveyn profiline bürünüp konuşmaya başladı. “Her ne olursa olsun, onun üzerinde büyü yeteneklerini deneyemezsin.
Eskiden sorunlarını konuşarak çözerdin sen, şimdi ne oldu da böyle gösteriş budalası birine dönüştün?”
Bunu beklemiyordum işte! Babamdan böyle bir azar işitmek moralimi sıfır seviyesine düşürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantastik▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...