(Paul Simon - Mother and Child Reunion)
Yola çıkalı yaklaşık on beş dakika olmuştu. Yıllardır bir yuva gözüyle baktığım Ford Falcon, şu an kendisini hiç olmadığı kadar yabancı hissettiriyordu, çünkü ilk kez şoför koltuğunda babam değil, bir başkası oturuyordu.
Vanessa Rhodes'un bu kadar iyi bir sürücü olabileceğini hiç düşünmemiştim. Londra sokaklarında seyir hâlindeyken, sanki senelerdir buradan uzak kalan o değilmiş gibi, her yeri avucuyla koymuşçasına iyi biliyordu. Gençlere taş çıkaracak bir kabiliyeti vardı bu konuda. Onun yerindeki kişi ben olsaydım, on yedi yıl boyunca Alaska topraklarında, yerin birkaç metre altında yatmış olmamdan dolayı, yeryüzüne çıktığımda Demofobi'nin (kalabalıktan korkma) ya da Hodofobi'nin (karada seyahatten korkma) dibine vururdum ama görünen o ki, Vanessa hiç de sosyal fobilere sahip biri değildi.
"Ne düşünüyorsun?" parmakları radyoya uzandığında kısık sesli bir soru yöneltti. Dakikalardır onunla göz göze gelmekten kaçındığım için camdan sokakları izlemeyi kendime bir iş edinmiştim, fakat aramızdaki suskunluğa bir son vermek istediği belliydi. Ben de daha fazla onu yok sayamazdım, bu hakikaten de büyük bir kabalık olurdu.
Bu sebeple yavaşça oturduğum yerde doğruldum ve ona kısa bir bakış attım. Birkaç radyo istasyonunu es geçtikten sonra, nihayet birinde karar kıldı ve verdiği karardan dolayı dudakları kıvrıldı.
Aracın içinde, babamın metal şarkılarının aksine daha yumuşak kaçan bir melodi aksetti. Vokal sesi duyulduğunda kaşlarımı kaldırdım.
"Paul Simon mı dinliyorsun?" dedim şaşkınlıkla. Tepkimi komik bulmuş olacak ki güldü. Bu eylemi gerçekleştirirken bile o kadar zarifti ki, içimden bir ses keşke az da olsa ona benzeyebilseydim diye hayıflandı.
"Büyük bir Simon & Garfunkel hayranıydım. İnsan alışkanlıklarından kolayca vazgeçemiyor," dedi ve şarkının sesini biraz daha artırdı. Dikkatle dinleyince, bunun "Mother and Child Reunion" şarkısını olduğunu anladım. Acaba bana bir gönderme yapmaya mı çalışıyordu? Anne ve çocuğun yeniden bir araya gelmesiyle alâkalı bir şarkıyı başka ne sebeple dinlemek isterdi ki insan? Üstelik de Gölge - Ruhlarla savaşmaya giderken! "Peki, sen ne tür müzikler dinlersin?" dediğinde düşüncelerimi kenara bırakıp elimde olmadan sırıttım.
"Beni Andrew Dover büyüttü. Bu konuda pek fazla bir seçeneğim olmadı. Her türlü metal şarkıyı dinlemek üzere yetiştirildim."
Bu kez kahkaha attı ve başını aşağı yukarı salladı.
"Tahmin edebiliyorum. Senin yaşlarındayken beni de sık sık metal müzik konserlerine davet ederdi. Bu müzik türü için yaratılmış sanki. Bütün duygu ve düşüncelerini şarkılar üzerinden anlatmaya çalışırdı."
Babamı on yedi-on sekiz yaşlarında düşünmek bile ağzımın kulaklarına varmasına neden oluyordu. Keşke öyle bir imkânım olsaydı da zamanda geriye dönüp onu görebilseydim!
Hâlen dudaklarımda asılı kalan tebessümü gördüğünde gözlerinde değişik bir pırıltı oluştu. Bunun ne anlama geldiğini çözemeden yeniden dikkatini yola verdi. Kilburn Caddesi'nde ilerlerken kibarca öksürüp boğazını temizledi.
"Sanırım hâlâ yanında olmamdan dolayı bir parça tedirginsin, değil mi?" diye sordu. Sesinde ne bir gücenme, ne de başka bir duyguyu ima edecek ton vardı. Sadece merak ettiği için dile getirdiği aşikârdı.
"Galiba, biraz," dedim dürüstçe. "Beklenmedik bir hadiseydi. Özellikle de Máedόc'un böyle bir şeye kalkışmış olması beni hayrete düşürdü," söylediklerimi onaylarcasına başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...