MERSEA ADASI – BATI MERSEA
ESSEX / İNGİLTERE
“Alex baksana, galiba uyanıyor! Az önce göz kapakları titreşti.”Bir kadın sesi başımın içinde yankılandığında, aynı anda korkunç bir acının vücuduma nüfuz ettiğini hissettim. Sanki her bir yanım fileto et gibi doğranıp atılmıştı. Parmaklarımı dahi hareket ettiremeyecek kadar bitkindim.
“Sakin ol Imogen, onu korkutacaksın,” dedi adam da yaklaşırken. Birinin baş ucumda eğildiğini ve beni dikkatlice izlediğini görmekten çok algılamıştım. Dudaklarımı aralayıp bin bir güçlükle “Su!” diyebildim. İsteğim hemen yerine getirildi ve küçük yudumların yemek borumdan aşağı doğru akışına şahitlik ettim.
Nihayet kendimi toparlayıp gözlerimi açınca, bana tepeden bakan bir çiftle karşılaştım. İkisi de kar gibi saçlara ve güleç, tertemiz suratlara sahiptiler.
“Ah, sonunda uyandın canım,” dedi kadın gülümserken. Başımın altındaki yastığı bana zarar vermeden pof pofladı ve kabarık bir hâl almasını sağladı. “Bir saat önce bir doktor uğradı ve yaralarından dolayı baygınlık geçirdiğini söyledi. Şimdi iyi misin?” derken vücuduma bir bakış attı. Eski tarzda bir pijama giydirmişlerdi bana. Tyalaria pelerinim ve Dewrion üniformam yoktu.
“Ne oldu bana?” dedim ama aslında neler olduğunu çok iyi hatırlıyordum. En son Arkhael’le beraber ikimizi birden paramparça etmiştim. “Neredeyim ben?”
“Batı Mersea’dasın,” dedi Imogen tebessüm ederek. “Essex’te. Alex seni kıyıda, balıkçı teknelerinin birinin yanında bulmuş bu sabah. Üstün başın darmadağınık, bedenin de kanla kaplıymış.
Önce korkmuş, hemen doktoru aramayı istemiş ama orada daha fazla durmana göz yumamamış. Seni alıp buraya getirmiş.
Kıyafetlerini çıkardım, yanlış bir şey yapmamak için vücuduna hiç dokunmadım ama çağırdığımız doktor seni temizleyebileceğimi söylediğinde bu dediğini yerine getirdim. O da yaralarına bakıp sana gerekli olan ilaçları almamız için bize bir reçete verdi.”
“Teşekkür ederim,” dedim doğrulmaya çalışarak. Oturur hâle gelebilmem için bana yardım eden Alex gülümseyip başını salladı. “Size minnettarım,” sonra bakışlarımı küçük odada gezdirdim. “Peki… Tek başına mıydım? Yani yanımda başka kimse yok muydu?”
“Yoktu,” dedi Alex bir sandalye çekip baş ucumda otururken. “Teknenin orada sadece sen vardın. Yoksa endişe duymamız gereken bir başkası daha mı var?”
Vardı. Daniel da benimle aynı vaziyette olmalıydı. Ama o neredeydi?
“Hayır, kimse yok,” dedim cılız bir sesle. Yalan söylemek zorundaydım. Yoksa bunun altını eşeleyip beni köşeye sıkıştırabilirlerdi. “Sadece merak ettim,” fakat hemen sonrasında bir şeylerin farkına vardım. Kral beni Kuzey Denizi’nin üzerinde bir geçide doğru sürüklemişti, ben tam olarak Arkhael’le kendimi öldürdüğüm noktaya yakın bir yerde ortaya çıktıysam, Dan de Epping Ormanı’nda olmalıydı. Yani Dewrionların onu çoktan bulmuş olmaları gerekirdi.
Gözlerimi ellerime ve pijamanın açıkta bıraktığı yerlerime çevirdim. Tenimde uzunlu kısalı, çok sayıda kesik izleri vardı.
“Endişelenme, yara izlerin geçecek,” dedi Imogen benim kendimi dikkatle ve biraz da iğrenerek izlediğimi görünce. “Doktor verdiği merhemi kullandığın takdirde sadece çok derin yaralarının geride iz bırakacağını, diğerlerinin yok olacağını söyledi.”
Hâlâ yaşadığım için şükretmeliydim ancak maalesef genç bir kız olarak bu gibi şeylere de kafayı takabiliyordum. Duyduğum şeyden sonra az da olsa rahatladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...