Nia’nın durumu kabullenmesi kolay olmadı. Başlarda ondan saklı bu işe atıldığımız için ikimizi de azarladı ama sonrasında bana hem acıyan, hem de hayran olunan bir gözle bakmaya başladı. Cesaretimden dolayı beni kutladı ve bunu kolay kolay kimsenin yapamayacağını anlatıp durdu.
“Sevgili ablacığım, işte şimdi her şeyi öğrendin,” diyen Chas Nia’ya kısık gözlerle baktı. “Lütfen ağzını sıkı kapa ve kimseye bir şey belli etme. Dan’e bile. Şu aralar bilmese daha iyi. Ortalık biraz yatışsın, vaziyet makul görülebilir olsun, o zaman söyleriz.”
“Tamam, benden yana telaşa kapılmayın. Kimseye bir şey demeyeceğim,” aşağıdan kalabalık insan sesleri duyulmaya başlayınca kapıya doğru yöneldi Nia. “Gidelim de konuk Dewrionları karşılayalım bakalım.”
O odadan çıktı ama ben yerimde kalmayı sürdürdüm. Hareket etmediğimi gören Chas de önce kapıya doğru bir bakış atıp, akabinde benden tarafa çevirdi başını.
“Sen gelmiyor musun? Yoksa hâlâ yorgun musun?”
Gözlerinin tam içine baktım. Hâlâ Nia’ya söyledikleri aklımı kurcalamaya devam ediyordu.
“Neden Nia’ya beni öptüğünü söylemedin?” dedim gücendiğimi belli eden bir tonla.
Chas’in yüzünde ani bir dalgalanma oluştu, fakat geldiği hızla kayboldu.
“Tüm meselemiz bu mu Cathie? Bunu bilmesi neden bu kadar önemli senin için?”
Kendisi için bir önemi yok muydu yani?
“Bunu bir mesele olarak mı görüyorsun?” başımı inanamadığımı göstermek maksadıyla sağa sola salladım. “Neden böyle davranıyorsun Chas? Niçin aramızda olanları inkâr ediyorsun? Tamam, belki bir süreliğine gizli kalsın istiyor olabilirsin ama-”
“Tanrı aşkına Cathie! Seni öptüm diye illa aramızda bir şeylerin olması mı lazım? Bunu o anda, ikimiz de istedik ve oldu. Bu kadar… Neden buna başka başka anlamlar yükleme derdindesin?”
Ağzım açık, bir adım geriledim. Bu karşımda konuşan sahiden de Chas miydi?
“Sakın bana bir-iki öpücükle ergen gençler gibi hemen hayal dünyasına kapılan, sonsuz ve büyüleyici bir ilişkinin temellerini attığını sanan o kızlardan olduğunu söyleme!
İkimiz de bir boşluktaydık. Böyle zamanlarda sıkça rastlanan bir şey bu.
Geldi ve geçti.”
O an bana dünyanın en iğrenç yaratığı olduğumu söylese, sanırım bu denli kırılmazdı kalbim. Yüreğimde hissettiğim sızı öyle büyük boyutlara ulaşmıştı ki, ayakta duramayacağımı anlayınca gidip yatağa oturdum. Ağlamamak için resmen kendimle iç savaş hâlindeydim. Ama hayır, onun karşısındayken gözyaşı dökmeyecektim. Dile döktüğü onca şeyden sonra bunu hak etmiyordu Chas.
“Beni kullandın,” dedim zımparaya dönmüş dilim yüzünden güçlükle yutkunarak. “Sana gelip büyüden bahsedince, bunu yapabilme olasılığımı göze alarak yanımda olduğunu bilmemi istedin. Kararımdan dönmeyeyim diye. Bunun için de zavallı Cathleen’e birkaç öpücük vermekten bir zarar gelmez diye düşündün, değil mi? Ne de olsa ahmağın teki ya, senin gibi birine gözü kapalı inanacaktı sonuçta.
Mutlu musun bunu başardığın için?”
Chas bir-iki adım atıp bana yaklaştı. Yüzünde garip bir ifade vardı. Hem öfkeli, hem de çaresiz görünmeyi nasıl başarıyordu? Kaldı ki takındığı o çaresizlik maskesi beni kandırmaya yetiyordu, canımı bu kadar yakıyor olmasına rağmen onun için endişelenmiştim. Fakat bunu dışarı yansıtmamaya özen gösterdim. Şu saatten sonra hakkımda hiçbir şey bilmese, daha doğru olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...