Dört Dewrion, ben ve on iki Gölge Ordusu askerinin dâhil olduğu on yedi kişi, aynı anda maraton yarışlarına katılan atletler misali, tozu dumana katarak koşmaya başladık. Vücudum şimdi çok daha sık aralıklarla kasılmaya ve yerli yersiz seğirmeye başlamıştı ama bunu göz ardı etmek için elimden gelen tüm çabayı harcıyordum. Çünkü durup bekleyecek, buna gerçekte neyin neden olduğunu düşünecek kadar geniş zamana sahip değildim.
Gölge – Ruhlar insanların arasındaydılar!
Onlarla dalga geçer gibi, kimisi havada süzülüyordu üstelik.
Daha önce hiç açık hava tiyatrosuna gitme fırsatım olmamıştı, fakat aşağı yukarı ne kadar insanın orada toplanacağını hesap edebiliyordum.
Bunu düşündüğüm anda inledim, kriket sahasında bıraktığımız mağdurlar birazdan acil servis ekiplerinin emin ellerinde olacaklardı ama ya buradakiler?
Tiyatroda bulunanların akıbetlerini tahmin dahi edemiyordum. Çoğu kaçmaya bile fırsat bulamadan resmen av olacaklardı.
Yüzüme doğru savrulan saçlarımı omzumdan geriye atıp koşmaya devam ettim. Bir şeyler yapmalıydık, diğerleri için geç kalmıştık ama en azından tiyatrodakilere yardım edecek bir yol bulmalıydık.
Girişe vardığımızda, kapının önünde sıra olmuş insanları gördük. Onlara arkalarından yaklaşıp biletlerine göz attığımda; beş dakika sonra “YÜCE İSA: SÜPERSTAR” adında bir müzikalin başlayacağını gördüm. Ruhlar ve İsa Peygamber… Ne ironiydi ama…
Biletimiz yoktu, içeri nasıl gireceğimizi bilemediğimden sıradan ayrıldım ve babamların yanına gittim çabucak.
“İçeri girmenin bir yolu olmalı,” dedim tırnaklarımı kemirmeye başladığım sırada. “İnsanları bir müzikalin ortasında kapana kıstıracaklar. Tam da onlardan beklendiği gibi.
Çok geç olmadan bir şeyler yapmamız şart.”
“Biletler çoktan tükenmiştir,” Chas kalabalığın üzerinde göz gezdirdi. “Oraya illegal yollardan girmek zorundayız.”
“Ah tabii, sana bol şans,” diye söylendi Nia. “Kapıdaki onca görevliyi aşmak da zaten çok kolay. Hiç zorlanmayız canım, ne var ki bunda? Alt tarafı on yedi kişi ki bu on yedi kişinin on ikisi Gölge – Ruh, elimizi kolumuz sallayarak içeri gireceğiz. Hem de para verip bilet alma zahmetine girmeden!
Kulağa çok basit bir şeymiş gibi geliyor, sizce de öyle değil mi?”
Chas ablasına hakaret edecekmiş ama hangi kelimeyi kullanması gerektiğine karar veremiyormuş gibi baktı.
“Sivri zekâ, o zaman kendi fikrini ortaya koy da bir dinleyelim bakalım. Nasıl bir öneride bulunacaksın, hepimiz çok merak ediyoruz.”
Nia kızgın bir ses çıkardı. İkisi didişip dururken babam iç çekti.
“Tamam artık, burada bir kavgaya tutuşmanızın vakti değil şimdi. Enerjinizi daha verimli şeyler için, mesela içeri girmeyi başarırsak, ruhları buradan defetmek adına harcayın, olur mu?”
“Tabii görevlileri atlatmayı başarırsak,” oflayıp tiyatronun girişine yeniden baktım. Tuhaf kıyafetlerimizin içinde bizi oraya kabul etmeleri mümkün değildi.
Gözlerim o noktadan ayrılıp yanımdaki askerlere döndüğünde, Zheck ve arkadaşlarının şimdi azalmaya başlamış olan kuyruktaki insanları aç gözlerle izlediklerini fark ettim. Lezzetli bir yemeği görmüş ve bir an önce onu midelerine indirmeyi istiyorlarmış gibi, huşu içerisindelerdi. Kaldı ki, bedenlerinin etrafını saran ışıltı artık çok daha belirginleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasía▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...