Joshua bir müddet daha elindeki defteri incelemeye devam etti, bunu o kadar sessiz bir şekilde yapıyordu ki, arada bir gerçekten uyuyup kalmadığını anlayabilmek için onu kontrol etme gereği duyuyordum. Lâkin bu ihtiyaç yalnızca benim için geçerli olmalıydı, zira odadaki diğer Dewrionlar bu çok olağan bir şeymiş gibi, dudaklarını mühürlemiş bir vaziyette rastgele buldukları yerlere oturmuşlardı.
Pencerenin kenarındaki devasa boyutlara ulaşmış difenbahya çiçeğinin dibinde yere çöküp oturmuş olan Chas, iri yaprakları çekiştirip duruyordu. Hatta bir ara üzerinde sigara izmaritinin neden olduğu yanığa benzer küçük bir delik bulduğunda, hiç çekinmeden parmağını o açıklıktan sokarak deliğin genişlemesine neden oldu.
"Yeşili katletme," diye biraz onun anlayacağı dilden, olaya espriyle yaklaşmayı denedim, fakat başını kaldırıp bana baktığında şaşkın bir ifadesi vardı ki bu da benim afallamama neden oldu.
"Ne?" derken sahiden de az önce söylediklerimi anlamamış gibi görünüyordu.
"Diyorum ki," uzanıp yaprağı ikiye ayırmasına fırsat vermeden ellerinden tuttum. "Bitkilere zarar vermemelisin. Özellikle de bu mekânı güzelleştiren türlerine.
Yani tamam, anlıyorum, ruhları parçalayıp toz hâline getirmek hayli cezbedici olsa gerek ama bunu sana hiçbir zararı olmayan ve ekosistemi tamamlayan canlıların üzerinde de denemeye kalkma lütfen."
Çiçek üzerinde bir soykırım gerçekleştirmekte olduğunu daha yeni fark eden Chas, sanki ateşe değmiş gibi ellerini aniden çekti.
"Üzgünüm, dalıp gitmiş olmalıyım."
Bunu anlamak çok da zor değildi, çünkü dile getirdiğim onca şeyden sonra bana hiciv yaparak bir yanıt vermemişti. Hakikaten de aklının başka bir yerde olduğu çok belliydi.
Ve sanırım ben onun ne düşündüğünü çok iyi biliyordum.
Fakat öngörülerimi dillendirip de onun daha fazla canının sıkılmasına neden olmak istemediğim için sustum.
"Çocuklar," Joshua sonunda başını defterden kaldırabilmişti. Herkesin perişan bir şekilde, odanın orasına burasına yayılmış hâllerini görünce kirpiklerini kırpıştırdı. "En iyisi gidin de biraz dinlenin. Daha çok erken.
Ben de bu arada Cameron'ı bulayım ve bir durum değerlendirmesi yapalım."
Herkes bir anda ayaklandı, kimsenin burada daha fazla kalmaya gönlü yoktu zaten. Lâkin ben çalışma masasına yaklaştım ve Joshua'nın dikkatini bana vermesini sağladım.
"Onunla işiniz bitince," kahverengi, deri kaplı defteri işaret ederken parmaklarım titriyordu. "Bana geri verir misiniz? Saklamak istiyorum."
Baş Dewrion beni baştan ayağa süzerken başını belli belirsiz salladı.
"Tabii. Bize biraz zaman verirsen, söz veriyorum ben de onu sana geri iade edeceğim."
"Peki. Eğer işinize yarayacağını düşünüyorsanız, benim açımdan bir sakınca yok. Yalnızca onu yok etmeyin, yeter."
"Asla. Bu defter bizi belki de bazı ipuçlarına götürebilir Cathleen. Şöyle baktığında sıradan, değersiz bir obje gibi görünebilir fakat hiçbir zaman görünüşe aldanmamak gerekir, öyle değil mi?
Bay Byrne'ın burada birçok şeyi gizleme olasılığı var. Hatta Gölge - Ruhların aradığı şey bu küçük defter bile olabilir.
O bakımdan, profesyonelce araştırılması ve muhafaza edilmesi lazım.
Biz üzerimize düşeni yapıp onu inceleyeceğiz, sen de hak sahibi olarak onu koruyacaksın, anlaştık mı?"
İnsana güven veren gülümsemesini sergileyince, ben de tebessüm ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasia▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...