“Catty, lütfen çık artık oradan kızım! Endişelenmeye başlıyorum.”
Dakikalardır kendimi kaldığım odanın banyosuna hapsetmiştim. Klozet kapağının üzerine oturmuş, ellerimle ağzımı sıkı sıkıya kapatmıştım.
Sanki böyle yaparak açlığıma engel olabilecekmişim gibi!
Babamın bir kez daha, ısrarla kapıya vurması üzerine sesli bir iç geçirdim. Daha fazla onlardan saklanamazdım. Burada sonsuza dek kalamazdım. Önünde sonunda her biriyle yüzleşmem gerekecekti.
Yüzüme soğuk su çarpıp sakinleşmeye çalıştım. Nefes alışım normal ritmini yakaladığında kapıyı araladım.
Babam hemen karşımdaydı. Tedirginlik yüzünün her yanından okunuyordu, kaşlarını çatmış, alnında iki çizgi belirmişti. Onun gerisinde de Daniel ve Chas duruyordu.
Daniel’in telaşlı hâlleri, sahiciydi. Zaten onun hiçbir zaman yapmacık hareketlerde bulunduğunu görmemiştim. Fakat Chas’in suratındaki ifadeyi tam manasıyla irdeleyemiyordum. Benim için endişelenmiş miydi? Hah! Bunun düşüncesi bile komikti.
“Neler oluyor Catty? Niçin bir anda koşup buraya geldin? Bana doğruyu söyle, hasta falan mısın sen?”
Babamın giderek çatlayan sesi sonrasında gözlerimi yumdum. Ne olursa olsun, ondan gerçeği saklamayacaktım.
Sessizce adımlayıp yatağıma ulaştım. Ben yanından geçerken Chas’in kokusu yüzüme çarptı ve bu afallamama neden oldu. O yağmurla ıslanan toprağı anımsatan kokusu şimdi çok daha güçlü duyulur olmuştu. Dan’in tatlı-baharatımsı kokusundan çok daha keskindi.
Dudaklarımdan tuhaf bir sesin çıkmasına mani olamadım. Bir nevi cırladığımı duyan Chas kaşlarını kaldırıp bana baktı. Şöyle bakmasa daha iyiydi, çünkü her şeye rağmen üzerine atlayıp ruhunu son zerresine kadar kana kana içmek istememe sebep oluyordu.
Kendimi yatağın üstüne bıraktım ve bakışlarımı babama çevirdim.
“Merak etme baba. Hasta değilim. En azından insani yanımın bir rahatsızlığı yok.”
Aynı anda, üç çift göz beni odak noktalarına aldılar.
“O da ne demek şimdi?” dedi babam bana yaklaşırken. Attığı her adımda tıpkı Chas ve Daniel’da olduğu gibi, onun iç gıcıklayan kokusuyla da yüzleşmek zorunda kalmıştım. Kokular üzerine takılıp kalmamak ve başka şeylerle ilgilenip bu konudan uzaklaşmak için ayaklarımla yerde ritim tuttum, kendi kendime bir şeyler mırıldandım. Fakat babamın benden beklediği cevabı ertelediğimi fark edince aniden durdum.
“Buraya geleli yirmi dört saatten fazla oldu. Şu ana kadar pek bir şey hissetmemiştim ama…”
“Ama ne?”
“Bahçeden eve gelirken bir şey oldu. Ben…”
Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmediğimden yüzümü kırıştırdım, itiraf etmek niçin bu kadar zorlu bir şeydi ki sanki?
“Devam et Catty.”
Babamın eliyle bana verdiği işareti görünce derin bir nefes çektim içime.
“Dan’in kokusunu aldım,” adı geçtiği anda genç Dewrion hareket edip babamın yanına geldi. Şimdi onların bir adım gerisinde duran Chas’le beraber beni dikkatle seyrediyorlardı. “Bir Gölge - Ruh olarak…”
Sesim kısıldı ve sustum. Öyle büyük bir utanç duyuyordum ki, yer yarılsa da içine girsem diye diler olmuştum.
Babam dudaklarını araladı ama bir şey diyemedi. Dan yutkunup ensesini kaşımaya başladı ve Chas… O diğerlerinin ardında, bakışlarını yere eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasía▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...