Oda; tıpkı onu hatırladığım gibiydi. Tahrip olmuş duvarlar, kumaşı lime lime edilmiş bir kanepe ve sadece işlevi nedeniyle adına halı denilebilecek büyük bir bez parçası… Ama geçit olarak kullanılan ayna yoktu, eskiden bulunduğu köşe bomboştu.
“Buraya gel,” Máedóc kolumdan tutup beni kanepeye oturttu. Hasar almış kumaşa temas ettiğim esnada kanepenin yaylarından garip bir ses çıktı. “Yat şuraya. Biraz yorucu bir iş olacak seninki.”
Hâlen onun bana yardım ediyor olmasına hayret ediyordum. Hâlbuki beni başından savmasına ve böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylemesine alıştırmıştım ben kendimi.
“Biraz bekleyin. Hemen dönerim.”
Bir hışımla odadan çıktı ve kapıyı üzerimize kapattı. Onun bu tuhaf hâlleri Chas’in gözünden kaçmamıştı.
“Bu manyağa güvenmekle doğru mu yapıyoruz, emin değilim,” dedi, sanki Druid hâlâ kapının önünde bekliyormuş gibi, o yöne doğru kızgınlıkla bakıyordu. Sonra aniden bakışlarını üzerime çevirdi. “Sana da inanamıyorum Cathie. Bu adam söylediklerinin binde birinde haklıysa, çok tehlikeli bir durumun içerisindesin demektir.
Bunu bile bile, bu işe gireceksin, öyle mi?”
Ellerimi uzatıp onunkileri kavradım ve Chas’i kendime doğru çektim. Hemen önümde, diz çöküp benimle aynı seviyeye geldi.
“Endişelenme. Bana bir şey olmayacak. En azından böyle umuyorum,” benimkinin kör ve boş bir temele dayanan umut olduğunu anlayan Chas kaşlarını çatınca öne eğilip ona yaklaştım. Sadece birkaç saat önce onun beni öptüğü gerçeğini unutamıyordum. Kaldı ki bunu unutmak da istemiyordum. “Chas, ben kabullenmesem de, Arkhael’le aynı genleri taşıyorum. Üstelik onunla da aramda bir ruh bağı var.
Şayet ona bir şey olmadıysa, bana da olmayacaktır.
Lütfen sen de daha fazla telaş yapma.
Bu büyü yapılmalı. Ben Dan’i geri istiyorum. Senin de öyle istediğini sanıyordum?”
“Tabii ki istiyorum,” lacivert gözleri önce dudaklarıma, akabinde de yukarı çıkarak gözlerime odaklandı. “Dan’in acısının hiç geçmeyeceğinin bilincindeyim Cathie. Onu kaybetmek… Bu anlatılabilir bir şey değil.
O yüzden ben her şeyi yapmaya hazırım.
Ama sen… Senin böyle bir mecburiyetin yok.”
“Ne yani? Bunu sen yapabilirsin ama ben yapamam, öyle mi? Neden peki? Sırf sen onu yıllardır tanıyorsun diye, benim Dan’e verdiğim değerin bunun karşısında bir önemi kalmıyor mu? Ya da çektiğim acının bir anlamı yok mu? Bunu mu demek istiyorsun?”
Ellerimi geri çekmek üzereyken Chas dizlerinin üzerinde yükselip bana doğru sokuldu.
“Söylediğin şeyleri kastetmediğimi biliyor olmalısın Cathie. Senin Dan’e olan dostluğundan ya da sadakatinden bir şüphem yok. Benim korktuğum sensin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasy▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...