Dışarıdan, Dewrionların uyandıklarına dair işaretler verilmeye başlanmıştı. Kapılar bir bir açılırken ve birbirinden farklı tınılara sahip sesler evin içinde yankılanırken, hâlen hareketsiz bir hâlde, Daniel’ın karşısında oturuyordum.
Bana kaçamak bir bakış attığı sırada birbirine kenetlenen gözlerimiz, aslında bir diğerine o anda içinde bulunduğu vaziyetin ne denli can sıkıcı olduğunu gayet güzel bir biçimde anlatabiliyordu.
“Belki de sahiden Gölge – Ruhların aradıkları şey o defterdir,” çok kısık sesle konuştuğu için başımı biraz daha ona doğru eğmek zorunda kaldım. Sanki böyle yaparak, alçak tonda düşüncelerini ifade ederek, benden bir çeşit özür diliyordu. Az önce kırdığı potun ne denli büyük olduğunu fark ettiğinden beri çok daha çekingen davranıyordu. “Dua edelim de öyle olsun. İşte o vakit gerçekten büyük bir şansın olabilir Cath.
Hiçbir şekilde, onlara güvenemeyiz ama eğer bir şeyi bu kadar çok istiyorlarsa, sanırım senin onlara yapacağın dayatmalara da katlanmak zorunda kalacaklardır.
Bu fırsatı iyi değerlendirmelisin.”
Başımı sallarken gözlerimi açık pencereye çevirdim.
“Öyle. Fakat önce Joshua bir şeyler bulabilecek mi, onu beklemem lazım. Hemen umutlanmak istemiyorum. O defter sanıldığı kadar önemli olmayabilir de. Kendimi sürekli olumlu düşünerek buna kaptırırsam ve sonuç istediğim gibi olmazsa, o zaman hayal kırıklığına uğramam işten bile değil.”
Flütüyle yerdeki halının desenini takip eden Daniel, kısa bir baş sallamayla beni onayladı. Başka şeylere odaklanmış gibi olsa da, doğrusu onun da pek rahat olmadığını görebiliyordum.
Gölge – Ruhlardan korkmadığını söylemişti. Onların tehditlerinden zerre kadar etkilenmediğini belirtmişti. Lâkin mutlaka, her insanın değer verdiği biri ya da birileri olurdu ve ruhlar bundan böyle onunla özel olarak ilgileneceklerse, çevresindeki insanları sıkı bir gözetime alacakları aşikardı.
Ben bunları aklımdan geçirirken, gözlerimin önünde bir yüz belirdi.
Chas…
Chas Daniel’ın buradaki en yakın olduğu kişilerin başında geliyordu. Yalnızca iki gündür onlarla birlikteydim, fakat aralarındaki bağı algılayabilecek kadar tecrübem olmuştu onlar hakkında.
Bu durumda Gölge – Ruhların Daniel’ı alt etme yolunda kalkışacakları ilk iş, Chas’le ilgili olacaktı.
Buna neredeyse emindim.
“Chas,” dedim, onu düşündüğüm için ismi bir anda ağzımdan çıkıvermişti. Daniel aniden flütünü yere bıraktı ve başını kaldırdı. Suratı soru soran bir tavırla çevrelenmişti. “Onunla çok samimisiniz, öyle değil mi?”
Küçük, kısa bir baş sallama daha…
“Evet. Kendimle alakalı hatırladığım en eski anılarımdan biri buraya getirilişimdir, diğeri de Chas’le tanışmamız.”
Sesindeki bir şey, beni devam etmem için tetikledi. Daha fazla şey sormak istiyordum, çok daha fazlasını öğrenmeye ihtiyaç duyuyordum.
“Hımm. Nia ve Chas, bana üstü kapalı, biraz bir şeyler anlatmışlardı. Ailelerinin ortadan kaybolmasından sonra buraya geldiler, değil mi?”
“Evet. Mevsim normallerinin üzerinde, çok sıcak bir yaz günüydü. Okuldan yeni dönmüştüm. Maggie benim için atıştırmalık bir şeyler hazırlamıştı,” yüzü birden aydınlandı, tebessüm etmeye başladı. “Yıllardır bana annelik yaptı. Benim için yeri çok ayrı. Ailemin ölümünden sonra beni buraya getirdiklerinde, daha doğru dürüst konuşmayı bile beceremeyen küçücük bir çocuktum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasia▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...