Nia'nın açıklamasından sonra Dan bir şey diyemedi. Öyle bir sessizliğe gömüldü ki, ondan kolay kolay ses çıkmayacağını anlayan genç kız iç çekerek diz çöktüğü yerden kalktı, üçümüze şöyle bir baktıktan sonra da odadan ayrıldı.
"Ee," Chas suskunluğunu daha fazla sürdüremedi. "Hâlâ beni suçluyor musun?"
Dan'in vereceği cevaba odaklanarak onu izledim. Başını kaldırıp Chas'e memnuniyetsiz bir tavırla bakarken ne hissettiğini anlamak imkânsızdı.
"Sen olsan ne yapardın Chas?" dedi ihtiyatla. "Sakın bana bu durumu senden daha iyi karşılardım zırvalığını anlatmaya kalkışma."
"Peki ya sen? Ölen ben olsaydım ve sen beni kurtarmaya çalışırken eline böyle bir imkân verilseydi, aynısı yapmaz mıydın?"
Dan yeşil gözlerini onun lacivert gözlerine dikti.
"Bunu bana soruyor olman bile çok komik, çünkü azıcık beni tanıyorsan, senin için her şeyi yapacağımdan, kendi ruhumdan, canımdan vazgeçeceğimden şüphe duymazdın."
Chas bir elini ensesine yerleştirirken sesli bir şekilde iç geçirdi.
"O zaman neden hâlen ben senin biraz nankörlük ettiğini düşünüyorum? Beni aydınlatır mısın lütfen?"
Dan aniden ayaklandı.
"Chas, anlamıyorsun. Seninle tartışmak ya da yaptıklarından sonra vefasızlık etmek değil niyetim. Bu mevzudaki özne ne sensin, ne de ben. Cath'den bahsediyoruz. Onun başına gelebilecek olan tehlikelerden," sonra bana döndü. "Benim hayatım diğer insanlarınki gibi değil Cath. Ölüm her an biz Dewrionların ensesinde. Yaşadığım müddetçe daha çok yaralanacak ve kanayacağım. Ben aynı acıları senin duymanı istemiyorum. Bunu tecrübe etmek zorunda olman beni deli ediyor."
Az önceye kıyasla biraz daha sakinleşmişti Dan. Bunu fırsat bilip konuşmaya dâhil oldum.
"Sen aksini iddia etsen de Dan, biz seni çok iyi anlıyoruz. Endişelenmekte haklısın ama korkma. Bunun altından kalkamayacağımı düşünsem bu işe gönüllü olmazdım."
Kararsız kalmış gibi görünen Dan'in omuzları düştü. Ama hemen ardından bana tedirginlikle ve biraz da korkarak baktı.
"Ya duygular Cath? Duygularımızı da mı paylaşıyoruz? Demek istediğim..." yüzü kızardı, ne var ki düşüncelerini dile getirmekten de geri kalmadı. "Seni öptüğümde, bunu ben istediğim için mi bana karşılık verdin?"
Bir anda telaşa kapıldım. Chas' e kaçamak bir bakış atınca, onun bana daha önce söylediklerini hatırladım. Dan'i üzmememden, onun aramızda mutlu olmayı en çok hak eden kişi olduğundan bahsetmişti.
"Hayır!" diye cırladım birden. "Hayır Dan. Bunun aramızdaki bağla bir alâkası yok. Hislerim tamamen bana ait."
Sanki her şey bu yanıta bağlıymış gibi, Dan derin bir nefes alıp bana öyle bir baktı ki, bu bakış kendimi muhteşem bir şeymişim gibi hissettirdi.
"Pekâlâ," Chas geri geri adımlayıp kapıya ulaştı. "Affedilmeyen tek kişi olarak, ben en iyisi sizi yalnız bırakayım."
Biz itiraz edemeden de çıkıp gitti.
"Galiba biraz üzüldü," derken kapıya bakmaya devam ediyordum. "Keşke ona bu kadar yüklenmeseydin Dan."
Dan iç çekti ve yanıma oturdu.
"Ona yaptıklarından dolayı değil, senin için kızdım. Ama merak etme sen, ben onun gönlünü almayı bilirim."
Sonra yandan yandan bakıp güldü ve bana yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasía▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...