İzlediğim bir belgeselde aynen şöyle deniliyordu:
“Akbabalar sanılanın aksine devamlı canlı yiyecekler arayan yırtıcılardan değillerdir. Pek azı canlı hayvanlara saldırır. Ancak aşırı açlık zamanlarında hasta sığırlara saldırdıkları ve kuzuları kaptıkları görülmüştür…”
Arkhael ve Máedóc; bana gözlerini kırpmadan bakarlarken, eli kolu bağlanmış insan misali çaresizliğimden dolayı hasta sığır sınıfına mı, yoksa karşılarında daha çok toy ve özellikle de Gölge – Ruhların yaşlarıyla kıyaslanınca kundaktaki bir bebek gibi kaldığımdan dolayı kuzu kategorisine mi girdiğimi anlayamamıştım.
Beynim ritüel çalışma hızını kendi kendisini egale ederek maksimum seviyesine çıkardı ve ne ara ayaklarıma yürüme komutu verdi, bilmiyorum ama bir anda kendimi geriye doğru çekilirken buldum.
“Bana ne yapacaksınız?” dedim Arkhael’e ve Druid’e öfkeli gözlerle bakarak. “Aklınızdan neler geçiriyorsunuz, emin değilim fakat size boyun eğmeyeceğim.
Canımı yakamayacaksınız.”
Gölge – Ruh Kralı ondan beklenmeyecek, şen bir sesle kahkaha attı. Bu o kadar uzun sürdü ki, neyin bu kadar gülünç olduğunu bilmek istediğimi fark ettim.
“Ciddiyim, seni yakın bir gelecekte senarist olarak ilan edip Dünya topraklarına geri getireceğim.
Bu zihin, bu hayal gücü heba edilmemeli.
Sana söyledim kızım, Gölge – Ruhlar arasında el üstünde tutulacaksın. Neden sürekli, ansızın bir yerden çıkıp seni kurban edecekleri hissine kapılıyorsun?
Yoksa hayatının monotonluğundan sıkıldın da birazcık heyecan mı arıyorsun?
Ah güzelim… Ah benim saf ve zavallı kızım...” hâlen onu şüpheyle izlediğimi görünce yeniden eski ciddiyetine dönüş yaptı. “Buraya gel Alworiel. Sana bir şey yapmayacağım. Yapmayacağız.
Sadece bu boyutlar arası yolculuk biraz karmaşık ve o sebeple de senin bunun altından kalkıp kalkamayacağını merak ediyorum.”
“İstemiyorum. Burada kalacağım. O zaman benim için endişelenmene de gerek kalmaz, öyle değil mi?”
“Güzel taktik,” dedi dudaklarını büzerken. “Belki hiçbir şey olabilirsin ama kesinlikle akıllısın kızım.
Ve akıllı bir kadın da benim en sevdiğim şeylerin başında gelir.
Tıpkı annen gibi…
Hırçınlığın kadar zekânı da ondan almış olmana çok sevindim,” yan dönerek aynayla karşı karşıya geldi. “Gel. Gitmeden önce sana açıklamam gereken birkaç şey var. Tamamen bihaber bir hâlde adamıza gitmeni istemiyorum.”
Hareket etmediğimi görünce iç çekti ve kısacık bir an daha Máedóc’la bakışmalarının ardından, Druid’in yumuşak bir sesle dile getirdiği birkaç kelimenin ardından, kendimi onlara doğru ilerlerken buldum.
“Büyülerinizden nefret ediyorum!” diye çemkirdim resmen Druid’e bakarken. “İnsanlara zorla bir şeyler yaptırmaktan ne de çok zevk alıyorsunuz!”
“Canım, kızmayı bırak ve artık beni dinle,” Arkhael ellerini omzuma yerleştirip arkama geçti. Başını eğip, benimle birlikte aynadaki yansımamızı izledi. “Bu bildiğin türde bir seyahat olmayacak.
Daha evvel boyutlar arası yolculuğa dair bir bilgin var mıydı, bilemiyorum ama bu konuda tamamen bilgisiz bile olsan, bunun o kadar da kolay bir şey olmadığını az çok tahmin edebiliyorsundur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasía▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...