Aelryn hiçbir şeye aldırış etmeden yürümeye devam etti. Sanki olası bir Dewrion saldırısını umursamıyor gibiydi. Oysa her an bir yerden bir Dewrion çıkıp yolunu kesebilir ve onu zorlayabilirdi. Ama daha dikkatli bakınca bir grup Byddin Cysgodol üyesinin uzak duracak şekilde onu çember hâlinde kuşattıklarını gördüm. Yani biricik (!) Tyalaria'larının başına bir şey gelmesine izin vermeyeceklerdi. O benimle yüz yüze gelene dek, diğerleri canları pahasına da olsa onu koruyacaklardı.
"Aman Tanrım!" Chas bir anda yanımda belirdi ve hayret dolu sesi nefes nefese kalmış gibi çınladı kulaklarımda. "Sahiden de sana ne kadar çok benziyor!"
Görüş yetisi benimki kadar gelişmiş olmadığından, Tyalaria ancak bize yakın bir mesafeye ulaştığında detayları görebilmişti genç Dewrion. Öncesinde uzakta duran, karanlığı ve solgun bir bedeni temsil eden bir ruhtu sadece onun açısından. Fakat şimdi her şeyin farkındaydı ve bu farkındalık onu dehşete düşürmüştü.
"Sanırım iş ona zarar verme noktasına geldiğinde büyük bir çelişkiye düşeceğim," Dan'in dürüst itirafı karşısında bir anlığına dikkatim dağıldı ve başımı ona çevirdim. Yutkunurken gözünü bile kırpmadan Aelryn'i seyrediyordu. Galiba dehşete düşen tek kişi Chas değildi. "Onu kanatmak, sanki seni yaralamak gibi olacak.
Buna cesaret edebilecek miyim, hiç bilemiyorum."
"O ben değil, ben de o değilim," dedim Dan'e güven verircesine. "Aramızdaki benzerlik dudak uçuklatacak türden, bunu biliyorum. Ama sadece bu kadar. Başka benzer hiçbir yanımız yok.
O tam manasıyla bir Gölge – Ruh...
Bunu unutmayın lütfen."
"Haklısın," bir süredir sessiz kalan babam gözlerini kısarak kılıcını öne doğru uzattı. Ruhlarla Dewrionlar arasındaki çatışma son sürat devam ediyordu. Fakat babam, Vanessa, Chas ve Dan beni korumaları gerekiyormuş gibi, bir an olsun yanımdan ayrılmıyorlardı. "O benim kızım olamaz. Şeytani bir havası var.
Senin saf ve masum yanınla tezat bir karakter o."
Başımı sallayıp kılıcımı elimde tartarak öne doğru bir adım attığımda, Vanessa beni kolumdan yakalayıp durdurdu.
"Bekle lütfen," dedi yalvarır gibi. "Şu an Arkhael'in başına gelenlerden dolayı delirmiş gibi.
Sana zarar vermesinden korkuyorum.
Onunla yüzleşmek zorunda değilsin. Bırak bunu biz yapalım."
Sözcüklerini vurgulamak istercesine kılıcına davrandı ve beni arkasına aldı. Ama onun bu takdir edilesi "çocuğunu koruma" girişiminin ardına saklanacak vaziyette değildim.
"Beni düşündüğün için teşekkürler. Sahiden. Fakat Aelryn'le karşı karşıya gelecek biri varsa, o da benim," şimdi aramızda yalnızca beş – altı metre kalan Tyalaria bakıp derin bir nefes aldım. "Onu en iyi tanıyan benim. Hiç kimse bana karşı olan intikam alma açlığını gidermeye yetmeyecek.
Gerekirse buradaki herkese saldırmayı göze alabilir.
Ve üzülerek söylüyorum ki, o gördüğüm en iyi savaşçılardan biri.
Buna defalarca şahit oldum.
Bile bile hiç kimseyi canımı korumak adına tehlikeye atmayacağım.
Gölge Adası'ndan buraya geldiğimden beri hep bugünü bekledim. Bu kaçınılmaz olan son.
Bırakın da bunu ikimiz aramızda halledelim."
Vanessa dudaklarını araladı ama hiçbir şey söyleyemedi. Zaten söyleyebileceği ne vardı ki? Bu; benim kaderimdi. Öteden beri tasarlanmış olan yazgımdı. Kimse bunun gerçekleşmesine engel olamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasía▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...