Herkese merhaba!
Evet arkadaşlar, bir veda anına daha yaklaşmış bulunuyoruz. Final bölümüyle birlikte Vâris'in son satırlarını yazıyorum buraya. Fakat tam anlamıyla sonu Epilog Bölümü'nde yaşayacağız. Yani size sunacağım bir bölüm daha var.
Hepinize ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Öykümü okuduğunuz ve fikirlerinizi benimle paylaştığınız için.
Vâris bitiyor olabilir ama çok yakında yepyeni, üstelik yerli bir kurguyla Wattpad'e geri döneceğim. Okumak isteyen herkesi yeni kitabıma da beklerim. 😉
Şimdilik hoşça kalın..
♦♦♦
Sırtımı yasladığım duvar kenarından başımı uzattığımda, iki Gölge – Ruh’un her yerde beni aradıklarını gördüm. Az önce Elizabeth Dönemi’ne ait bir konak olan Old Gorhambury House’un kalıntılarına doğru koşmuş ve saklanabileceğim bir noktayı gözüme kestirdikten sonra en kuytu yere gizlenmiştim.
Dudaklarımda kendime engel olamadığım bir gülümseme belirdi. Arkhael’le Dewrionların arasında olan savaşın ve onun ölümünün üzerinden bir yıl geçmişti ama Gölge – Ruhlar hâlen Dünya’ya gelmeye devam ediyorlardı. Eski geleneklerini bozmadan, insanlara saldırmayı ve onların enerjilerinden beslenmeyi sürdürüyorlardı.
Her ne kadar geçen süre boyunca yeni kralı seçememiş olsalar da, yine de söz konusu mavi gezegen ve onun sunduğu kaynaklardan faydalanma olduğunda tek yumruk olabiliyorlardı.
Kılıcımı baş hizama kadar kaldırıp beklemeye başladım. Birazdan ruhlar yanıma ulaşmış olacaklardı ve elbette ben de onları bunu yaptıklarına pişman edecektim. Bundan önce beni öldürmeye kalkışanlar gibi, bu iki ruh da başına gelecekleri sonuna kadar hak ediyorlardı.
Gölge – Ruhlar tarafından dört bir yanda arananlar listesinin başını çekmemin en büyük nedeni, krallarını öldürmekten çok, onun soyunu temsil ediyor olmamdı. Çünkü Arkhael’in Ölüm Diyarı’na gidişinin ardından, otomatikman Gölge Adası’nın yeni hükümdarı ben oluyordum.
Fakat ruhlar beni kraliçeleri olarak görmekten çok, cesedimle karşılaşmayı tercih ediyorlardı. Bunu acı bir deneyimle anlama fırsatım olmuştu.
Dan’in ölümünden yaklaşık üç ay sonra, Zheck ve bana bağlı olan askerlerle birlikte adaya dönmüştüm. Amacım oradaki karışıklığa bir son vermek ve istemeden de olsa üzerime yapışıp kalan hükümdarlık etiketini ortadan kaldırmaktı. Evet, ben de ruhların lideri olmayı zerre kadar istemiyordum. Bu yüzden de adil bir seçimle yeni krallarını ya da kraliçelerini kendilerinin seçme özgürlüğünü onlara sunmuştum.
Ama ruhlar, beni gördükleri anda bir kargaşa başlatmışlar ve üzerime gelmişlerdi. Zheck ve diğer askerler olmasa, belki de o an yaşadığım şaşkınlıkla bana zarar vermelerine mani bile olamayacaktım.
Bu olaydan sonra o kadar öfkelenmiştim ki, tamamı olmasa da, adanın çoğu geçidini kapatmıştım. Onları bir nevi kendi topraklarında sıkıştırmıştım.
Ne var ki, Gölge – Ruhlar mevzu bahis yeni geçitler keşfetmek olduğunda, beni dahi şaşırtan bir beceriye sahiptiler. Haellyria’daki kütüphaneye hâlâ kimse giremiyordu, oranın giriş izni artık yalnızca bana aitti, fakat Arkhael ben Gölge Adası’nı başka bir boyuta gönderdikten sonra, bir diğer Tyalaria olan Aelryn’den yardım istemişti.
Aelryn de hevesle bu yardım isteğini kabul etmiş, kütüphaneye girerek bulabildiği tüm tılsım kitaplarını resmen hatmetmişti.
Sadece benim elimde bulunan kitaba dokunamamıştı, ancak buna rağmen Haellyria çok geniş bir arşive ev sahipliği yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci Kitap
Fantasía▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "Soluksuz Diyarlardan Kopup Gelenler" listesinde! ◇◇◇ İnsanlığın tar...